10 Ocak 2012

BÜYÜYEN SORUN: BOŞANMA

BÜYÜYEN SORUN: BOŞANMA
Halil Oral/Tavşanlı
İlçemiz 5 belde 86 köy ve 43 mahalleden oluşmaktadır. 2009 yılı sayımlarına göre ilçe merkez nüfusu 63 bin 190, köyler nüfusu 36 bin 138 dir. İlçe merkez nüfusunun 2008 de yaptığımız çalışmada yıllık artış hızı % 4.88 dir. Köy nüfuslarının ortalama yıllık düşüş hızı ise %0,58 dir. Asıl üzerinde durmak isteğimiz konu ilçemizdeki evlenme ve boşanmalar üzerinde olacaktır.
Ülke genelinde evlenme rakamları aşağı düşerken, boşanma oranları artış göstermektedir. Ülke genelinde 2010 yılında 582 bin 715 evlilik gerçekleşmiştir. Bu rakam bir önceki yıla göre %1,53 azalmış. Ülke genelinde 2010 yılı boşanma sayısı ise bir önceki yıla göre %3.86  artarak 118 bin 568 olmuştur. Toplam evlilik içinde boşanma oranı %20. 34 dür. Bu demektir ki her beş evlilikten biri boşanmayla sonuçlanmaktadır.
Yıllar itibariyle ilçemizdeki evlilik ve boşanma oranlarına göz atalım.



Evlenme oranları toplam nüfusa göre azalma gösterirken, boşanma oranı da yükselme göstermektedir. Yani oranlar ülke geneliyle paralellik arz etmektedir. 2 bin yılında evlenen her 9,7 evlilikten biri boşanmayla sonuçlanırken, 2011 yılı itibariyle 4,2 evlilikten biri boşanmayla sonuçlanmaya başlamıştır. Rakamlar gösteriyor ki 2 bin yılından bugüne boşanmalar ikiye katlanmıştır. Köylerle birlikte toplam nüfusta 2000 yılından bugüne kayda değer bir artış gözükmemektedir. Bunun sebebi ilçe dışı göçlere bağlanabilir.
Tavşanlı ilçemizde yaş gruplarına göre evlenme ve boşanma rakamları üzerinde çalışma yapma imkânımız olmadı. Fakat Ülke geneli 2011 yılı (Temmuz, Ağustos ve Eylül) üç aylık dönemde boşanmaların %40,2 si evliliklerin ilk beş yılında gerçekleştiği gerçeğidir. Türkiye genelinde üç aylık dönemin evlilik süre ve oranlarına göz atalım.


Ortaya koyduğumuz tablo ve rakamlar evlenme ve boşanmaların oranı konusunda ortalama bir fikir vermeye yettiğine göre sebepleri üzerinde durmanın gerekliliği olur herhalde. Görünen o ki, gittikçe büyüyen bölge hatta ülke sorunu. Sonuçları itibariyle zaman içinde her birimizi etkileyecek yapı da söz konusu. Kadın ve Aileden sorumlu bakanlık da gündeme düştüğüne göre çalışmalar yapmaya hatta evlenecekler için bir eğitim sürecinden bahsetmektedir. Böylesine önemli konuda bizlerde kafa yormaya başlamalıyız. Önce sebepleri üzerinde durulmalı ki, sonuç üretelim. Nedir bu sebepler?  Boşanmanın hukuksal sürecinde şiddetli geçimsizlik ön plana çıksa da aslında birçok sebep mevcut.
Ülke olarak da bölge olarak da yaşadığımız kültürel bozuşmalar en başta sayabileceğimiz kalemlerden. Evlenecek gençler dâhil ailelerin karşılıklı olarak birbirlerine kendilerini olduğundan farklı göstermeleri, yani aldatmaları bir başka sebep. Ekonomik sebepler bir başka mesele. İşsizlik sayılabilecek nedenler arasında. Gençlerin ve ailelerin karşılıklı ihtirasları azımsanmayacak sebeplerden bir diğeri. Basın yayın ve iletişimdeki yayınların etkisiyle doğan gerçek dışı özenti. Bu özentiyle yapılan yanlışlıklar. Karşılıklı bencil duygular. Aza kanaat etmemek. Hoşgörü ve sabır gibi özelliklerin yitirilmesi tahammülsüzlük. Daha birçok sebep sayabiliriz.
Ben pek çok yazımda olduğu gibi okuma ve yazması bile olmayan ana ve babamdan ya da onlar gibilerden örnekler vermeden edemem. İfade edemeseler de vücut dilleri haram ve helale vurgu yapardı. Saygı ve sevgiyi ön plana çıkarmasını bilirlerdi. Sabırla dağların aşılacağına işaret ederlerdi. Ellerinde olanla yetinmesini bilir mutlu olurlardı. Yüreklerindeki kalayın silinmesine müsaade etmezlerdi. Yalana dolana meyletmezlerdi. Kuru ekmek yeseler de kuru ekmek yedik deyip dert yanmazlardı. Açıkçası şükretmesini bilirlerdi. Boşanma lafıyla dağların bile titreyeceğini düşünürlerdi. Gelinlik kıza “duvakla gir kefenle çık” demesini bilirlerdi. Karşılıklı saygıya önem verir, bir hatıra nelere katlanabileceklerini aleni gösterirlerdi. Sorumluluk duygusunu bilir hissettirirlerdi. “Ayağın pınar başın göl olsun” diyerek çocuklarına dua etmeyi ihmal etmezlerdi. Sadece kendi sorumluluklarının değil yakın akraba, eş ve dostunda sorumluğunu taşımanın bir erdem olduğunu gösterirlerdi. Ufacık tartışmada polise, jandarmaya, mahkemeye koşmazlardı. Ya şimdi? Pek çok konuda olduğu gibi evliliklerden de sadece rahatlık umulmaya başlandı. Emek sarf etmeden mutluluğu umar oldu insanlar. Emeksiz hangi aşın lezzeti alınır. Her konuda alın teri başkadır. Aslında ne adamlığa ne de feministliğe lüzum yok. Duymak lazım, duyumsamak lazım sevgiyi.  Herkes kendi kafasında kurduğu dünyayla yaşamak isterse nasıl oturulur yuvada.  Boşanmalarda ilk derdine düşülen şey; para, ziynet, mal. Şu işe bak. Yuvanın kaygısı çok farklı bir şey değil midir? Önce onun derdine düşülmemeli mi?Madde aklın bir yerlerinde durunca hep, sevginin alanı daralmaz mı?
Konu evlilik ve boşanmalar olunca üzerinde durulacak o kadar çok şey var ki. devletin de bu konuda sorumluluk alanları olduğunu göz ardı etmiyoruz tabi. Ama biz üstümüze düşeni yapmak adına en azından kapı araladık. Sizde sorun sorgulayın. Daha ne desem? Sağlıcakla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder