20 Ağustos 2015

İngiltere’nin İstanbul’u Fethi ve 2023

İngiltere’nin İstanbul’u Fethi ve 2023
Mustafa Uysal
Dün bir arkadaşım aynen şu ifadeyi kullanmıştı: “Benim anladığım kadarıyla, AKP olmasa herkes birbiriyle
Bu cümle üzerinde düşünmeye değer.
Artan terör olayları ve ülkemizdeki karışıklıklar üzerine yazılmış bir cümle bu. Ardından Murat Karayılan açıklama yaptı: “Aslında biz tekçi, faşist, sömürgeci devletin yönetim sistemini aşmayı hedefliyoruz. Yeni paradigmamıza göre yaklaşıldığında ordu bizim öncelikli hedefimiz değildir. Ancak AKP kendi çıkarları için herkesi kullanıyor; orduyu da kullanmaktadır. Demokratik Ulus-Demokratik Özerklik perspektifiyle Türkiye'de demokratik bir dönüşümü hedefleyen hareketimizin esas olarak orduyu hedeflemek gibi bir sorunu yoktur. Fakat AKP orduyu önümüze sürüyor ve böylece çatışmalar başlamış bulunuyor.” Buradan anlaşıldığına göre PKK’nın da hedefinde aynı parti var. Gezi süreci, 17-25 Aralık girişimi ve daha benzer olaylar… Hepsinin hedefi aynı parti. Teke indirgersek: Erdoğan.

Dün Cemil Ertem, 12 Eylül öncesi olayları hatırlatarak sordu: “Ben şimdi şunu soruyorum, tarihten çıkardığım bu dersle, Avrupa’da gerici Alman sermayesinin, İngiltere’de ve ABD’de savaştan ve 20. yüzyıldan kalma “gerici” sektörlerden nemalanan finans oligarşisinin istediği bir hükümet kurulursa
bu terör, tıpkı 12 Eylül 1980 Cuma günü olduğu gibi, bıçakla kesilir gibi kesilecek mi?”

Cemaat ve Aydın Doğan medyası da aynı hedef ile ilerliyor ve kesinlikle teröristleri aklamak için haberler yapıyorlar. Teröristlere cici çocuklar muamelesi o kadar aşikar ki, artık biz bile kuşkuya düştük(!)
Hemen öncesinde Arel Üniversitesinden bir profesör kovuluyor terör hakkındaki sözleri sebebiyle. Medyada teröristleri övenler çok seviliyor ve kutsanmaya devam ediliyor. Bir akıl tutulmasından geçiyoruz. Her gün şehit haberleri geliyor, her gün terör saldırıları var ama medyanın tek derdi, aman teröristlere bir şey olmasın. Özelde PKK çok zaman da terör dememin sebebi de şu: Bu saldırılarda bütün terör örgütleri birleşti ve eş zamanlı saldırılar yapabiliyor artık. Ne oluyor sizce?

Gayet açık, deyip hemen izaha falan giremem kusura bakmayın zira “Gayet açık!” olduğunu düşünmüyorum. Türkiye demokratik seçimlerle 13 yıldır aynı partiye görev veriyor ve temel rahatsızlığın bir ayağı burası. Katılırsınız yahut katılmazsınız ama bazı alanlarda epey adımlar attık. Son 5 yıldır eline pankartı alan “Tayyip gitsin!” diyor. Erdoğan hakkında o kadar başarılı algı çalışmaları yapıldı ki, yerine göre diktatör, yerine göre ezik, yerine göre hırsız, yerine göre şeraitçi, yerine göre ülkeyi batırıyor, yerine göre ülkeyi uşak ediyor, yerine göre ülkeyi doğuya çekiyor, yerine göre İrancı, yerine göre İran düşmanı, yerine göre DAEŞ destekçisi, yerine göre DAEŞ düşmanı, yerine göre baskıcı, yerine göre idamlık, yerine göre bebek katili… Daha sayamadığım birçok algı var. Ve bu algı biçimleri kendi içinde çelişkili olması bir yana söylem ve eylem olarak da çelişkili. Zira hem diktatör diyor hem gazetenizden asacağız diyerek bin bir türlü hakaret edebiliyorsanız bir sıkıntı var. Bunu en iyi Azerbaycanlı gazeteci Mahir bilir mesela. Orada deneyebilir mi örneğin kendi lideri için bu türden hakaret cümlelerini?

Her neyse…

Bütün bu terör olayları ve karışıklıklar sadece Erdoğan’ı göndermek için mi?

Bana böyle bir soru sorulsa doğrusu biraz durup düşünürüm. Hayır, cevabını veririm. Erdoğan kim ki? Ölümlü bir insan. Caner Taslaman’ın, “Küreselleşme Sürecinde Türkiye’de İslam” kitabındaki gelişim sürecine bakıldığında asıl derdin başka olduğu anlaşılıyor. Asıl dert bu topraklardaki İSLAM!
Ak Parti ile aynı çizgide değilim, Ak Parti ile hedeflerim örtüşmüyor bir Müslüman olarak ama iktidarda, bu dağılım içinde, Ak Partinin olması işime geliyor. İslamcı kelimesinden hoşlanmadığımı ve beni ifade etmediğini bir kez daha hatırlatarak söylemeliyim ki, İslami gelişmeler rahatsız edici derecede hızlandı. İslamcılar artık toplumda çok fazla görünür oldular. Kimi rahatsız ettiği belli. Ancak bu gelişmeler nitelik olarak yeterli mi, tartışmaları ayrı tutularak değerlendirilmiyor karşı cephede.

Ak Partinin gitmesini isteyen cephe bir seçimle bunu yapamayacağını anladı. Peki, nasıl yapacak? Nasıl olursa. Ya peki, bu yönde oy kullanan milyonlarca ve yüzde olarak diğerlerinden fazla olan insanlar ne olacak? Unutmuşum, aslında onlar fasulyeden seçmen. Zaten ne istediklerini bilmiyorlar ve bu ülkede yaşamaya da hakları yok bu gidişle. Mümkün olsa aslında, bu seçmen kitlesinin ülkeyi kendi rızaları ile terk etmeleri en kolay yöntem Ak Partinin gitmesi için. Nasıl olsa hazırda bir “Hicret” kullanımı da var. Suç işleyip kaçan artık güya hicret etmiş oluyor. Toptan hicret etsin %41, yani milyonlarca insan. Suriye olabilir. Hem dengeleri değiştirip iç savaşı önleyebilir hem de bu arada epey kırılıp ölürler(!) Emin olun benim bu alaylı söylemlerim bile üst akıl denen tuzak kurucuların planlarından daha komik değil.

Kimler var, Ak Parti seçim yolu olmadan gitsin, diyenler arasında? Ben mi sayayım siz mi bulursunuz? Siz bulun.

Dahası var…

Sırf Ak Parti gitsin için iç savaşa bile sürükleme planları konuşulmuş mudur? Evet.
Aslında biraz sabretseler şimdi yaşayan bütün çocuk olmayan insanlar 50 yıl sonra piyasada olmayacak. Analiz falan yok, bildiğin işin dalgasındayım. Orada durun! Haberleri seyredip gazete okumuyor musunuz? Heriflerin kastığı analizler komedi unsuru olarak bile kullanılsa asla akla ve mantığa sığmayacağı gibi en derin zeka geriliği olarak bile yaftalanabilir.

Bitmedi…

Türkiye her 10 yılda bir kesinlikle huzursuz edilir bir ülkedir. Nitekim 13 yıl sabrettiler. Genelde uzun sürmüyor ama etkisi sahiden en az beş sene sürüyor. Önümüzdeki süreci tahlil etmek isteyenler bu beş seneyi iyi değerlendirsinler. Üstelik bir yüzyılın sonuna yaklaşıyoruz. 1923’te savaşsız ülkemizi terk eden yabancı devletlerin bu ara dönem sonunda elbette bir planları vardır. Fatih’ten sonra İstanbul’u fethedip (!) ÇAĞ AÇIP ÇAĞ KAPAYAN İNGİLTERE, ne oldu da tek kurşun atılmadan bırakıp gitti İstanbul’u? 2023 hedefi ne acaba Erdoğan’ın? Bize söylediklerine kesinlikle inanmıyorum. Daha başka şeyler var. Bu kez 5 sene değil galiba önümüzde zorlu bir 7 sene var.

öpüşüp koklaşıp barışacak...”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder