22 Aralık 2015

MUTLU ÖLÜM, KUTLU DOĞUM

MUTLU ÖLÜM(!), KUTLU DOĞUM
Mustafa Uysal

Daha birkaç gün önce bir ölümü andık. (Bazıları kutlama diyor, zira şeb-i arus. Gelin gecesi, düğün gecesi.) Bugünlerde bir doğumu kutluyoruz. (Peygamberimizin doğumu.)

Basit soruyu soralım: Celaleddin-i Rumi’nin ölümünü anıyoruz da Peygamberimizin ölümünü niye anmıyoruz?

Bu soruyu hemen geçiniz, üzerinde durmayınız. Zira mesele bu değil.

İki ölümü kıyas edelim şimdi…

Mevlana ölümünü şeb-i arus yani gelin gecesi ilan etmiştir. Kendinden son derece emindir. Rabbi onu güzel karşılayacaktır(!) Ölüm, hayatı boyunca beklediği mutlu son olacaktır. Böyle kocaman bir umut ve iddia vardır ortada. (Havf ve reca sadece biz avam içindir sanki.)

Peygamberimiz son demlerini yaşamaktadır. Son sözleri nedir peki? Şahadet parmağını yukarı kaldırdı; “Yüce Dosta" dedi ve ruhunu teslim etti. Evet, birçok rivayet bu şekilde… Kelime-i tevhit falan yok. Bazıları rivayetlere dahil etmeye çalışmış ama olmamış. Onun hayatının tamamı şahit zaten. Son anında değil bütün hayatında istenen bir şey tevhit ve şahadet. Ki, biz şahidiz onun hayatı Allah içindir. Bazıları son anda şahadet ile ölme garantisi ister dualarında. Oysa Allah bütün hayatınızı şahit tutmanızı ister.

Mevlana bütün insanların (Sadece Müslümanların değil, hemen bütün insanların.) gözünde değerli biridir. Peygamberimiz sadece
Müslümanların ve adil insanların gözünde değerli insandır. Düşmanları vardır ve alaya alınır her daim. (Her daim salât ve selamla da anılır. Selam ve salât her daim üzerine olsun.)

Mevlana’daki durumun tam tersine biz, Peygamberimizin ölümünü anmak yerine doğumunu kutlarız. (Neden kutlarız bilmiyorum. Ne zaman başladı, derseniz arada en az üç-beş asır var.) [Mevlid Kandili kutlamalarını ilk defa ihdas eden kişi olarak; Erbil Atabeği Muzafferüddin Kökböri kabul edilir. Bu kişi, Hicri: 629/Miladi;1232 yılında vefat etmiştir. (Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam ansiklopedisi. Kandil Maddesi C: 24. S: 299-301)]

Peki, insanlar Mevlana’nın ölümünü anarak ondan ne istiyorlar, ne bekliyorlar? Bilmiyorum. Yine aynı insanlar Peygamberimizin doğumunu kutlayarak ne bekliyor ve ne istiyorlar? Tam emin değilim. Galiba şefaat istiyorlar. Bu kutlama güzel şeylere de vesile oluyor, yadsınamaz. Umarım çok çok ileride ne için olduğu unutulup Noel benzeri bir şeye dönüşmez. (Gül pastası, Kur’an şeklinde pasta…)

Mevlana’nın Türk toplumunda değil sadece, hemen bütün dünyada sevildiğini biliyoruz. Sebep? Örneğin içinden çıktığı din, dünyada çoğunluk tarafından sevilmez ve çok yerde çirkin ve terör olarak görülür. Burada şu soru öne çıkıyor: İnsanlar onun, bu dini yorumlayış şeklini mi beğeniyorlar yoksa bu dinden ayrı bir şey söylediği için mi beğeniyorlar? Şüphesiz Mevlana çok değerli ve çok yüksek bir şahsiyettir kitlelerin gözünde. Şundan dolayı: Hakkında pek çok keramet rivayet edilmiştir. Yazdığı kitabı (Mesnevi) Kur’an’ın indiği yerden yazdığını söylediği için kitabı da son derece kıymetlidir(!) (İddia vahiy gibi.) Mesnevi’yi toplumun tamamı okumuştur ve çocuklarına da okuma yazma öğrendiği gün hemen okutmuşlardır. Herkes Mesnevi’de neler yazdığını adı gibi bilir. Şaka tabi. Okunduğunda normal bir adamın satırlarını görürsünüz ama okunmadığında orada mucize kabilinde kerametler gizlidir(!) Okunduğunda porno hikayeler de vardır ama okumazsanız ilim irfan doludur. Hint hikayeleri de vardır aralarda okunduğunda, şiirler vardır ama okunmadığında içinde harikulade edebiyat pırıltıları olduğunu bilirsiniz(!)

Mevlana dediğimiz şahsiyet döneminde toplumuna hizmet etmiş ve görevini tamamlamıştır. (Bugüne de eserleri kalmıştır ve eserleri bir şeylerin önüne geçirilmiştir.) Kimine göre toplumu irşad etmiştir kimine göre bir yandan da Selçuklu karşısında Moğol şüpheleri barındırır. Her neyse nedir. Cumhuriyetle birlikte Türk toplumunun bütün İslam bağları kesilmeye çalışılmış ve İslam’a dair hemen her şey yasaklanmıştır. Nedense Mevlana, Yunus gibi kültürel değerlerimiz (Ki, din alanında konuşmuşlardır.) bu yasaklardan etkilenmemiştir. Bırakın etkilenmeyi ders kitaplarında bile kendilerine yer bulabilmişlerdir. Yargılamayı ancak Allah hakkıyla yapacaktır. Bugün devletin büyük şaşaa ile turizm sektörü haline getirmesini anlamaya da çalışmayacağım. Sadece şunu anlamaya çalışıyorum: Ey insanlar, siz bir adamın değerini çok yükseklere çıkartarak ne umuyorsunuz? Önünüzde asli değeriniz olan vahiy varken niye kutsal insanlar üretmeye devam ediyorsunuz? Ahiret veresiye de dünya peşin mi? Bu işin kısa yolları ve kestirmeleri mi var?

Mevlana ve benzeri şahsiyetler bu dinin içinden çıkmıştır, din onlardan çıkmamıştır. Din, onların getirdikleri değildir. Onların ortaya koydukları sadece şahsi kanaatleri ve buluşlarıdır. Kutsalı sadece Allah belirler.

Allah şahit, o adamların değerini düşürmek istemiyorum. Siz haddinden fazla yükseltiyorsunuz. Kutsal insan yoktur, insan vardır. Bildiğim bir tek Kutsal kitap vardır. Diğerleri insanların kitaplarıdır. Ve okunduğunda hepsini kabul etmeniz için de bir sebep hepsini reddetmeniz için de bir sebep yoktur. Okumanızı tavsiye ederim. Belki hayranlığınız ve kişisel koruma güdüleriniz daha da artar.

Bütün bunları ne için mi yazdım? Elime ne geçecek?

Şunu hedefliyorum: Bari yeni nesiller, kuşaktan kuşağa aktarılan ve içeriğinden haberdar olunmayan bu kutsallaştırmadan uzak kalsınlar. Din ile kültürü karıştırıp üstelik içinde ne olduğunu da bilmeden içtiğimiz bu kokteyl artık daha fazla karın ağrıtmasın. Din ile din olmayan, kutsal olanla olmayan ayrı dursun. Herkesin bir değeri var ve bu değer tam da durduğu yer ile alakalı. Kültürel değerini ve üstün şahsiyetini takdir eder ve yerine koyarız. Din diye koruduğumuz ve takip ettiğimiz zaman sorun çıkar. Bunu başka yollarla yapmak isteyenler de var. En kibar yolu seçtim. Daha ısrar ederseniz kitaplarından ve hayatından alıntılar yapmak zorunda kalacaklardır.




1 yorum:

  1. Güzel bir değerlendirme. Kutsallar üzerinde oynanan oyunlara bir farkındalık ile yaklaşılmış. Pornoğrafik şeyler deyince şu kabak eşşek hikayesi geldi aklıma. Okumayan bilmez tabi..Güldürdünüz ...

    YanıtlaSil