02 Kasım 2021

Kişisel Savunmam

Kişisel Savunmam

Kasım 2021

Beni bu savunmayı yapmaya iten bazı insanlar ve bu insanlardan duydukları ile tanıyanlardır. Onların bu ithamlarına karşı kendimi savunma ihtiyacı hissettim zira iftira virüsten bile hızlı yayılan bir şey. Onların itham ettikleri gibi anılmak istemem. 
İnsanları sosyal medya üzerinden hedef gösterecek şekilde afişe etmek suçtur. Bu konu tekrarlanırsa savcılığa suç duyurusunda bulunacağım. Bütün eski paylaşımlarla birlikte. Ekran görüntüleri kayıtlı halde bekliyor. 
***
İddia 1:
"Ehl-i sünnet düşmanı."

-Bunu söyleyenler bile ehl-i sünnetin ne olduğunu kesinlikle bilmezler. Ehl-i sünnet düşmanı değilim. Bir düşünce ve bir görüş, bir geniş halk birleşmesine nasıl düşman olabilirim? Çok geniş bir yapı olan ehl-i sünnetin çok çeşitli görüşleri vardır. Ehl-i sünnet içinde olup da bunlara katılmayanlar bile varken benim de ehl-i sünnetin bazı görüşlerine katılmamam gayet doğaldır. Ehl-i sünneti önce İslam ile eşitleyip sonra bazı görüşlerine katılmayanları İslam dışına itmek ve hatta düşman ilan etmek zulümdür. Ehl-i sünnetin ne olduğunu bile bilmeyenler hatta bazı ehl-i sünnet alimlerine göre ehl-i sünnetin içinde bile sayılmayan yapıların kendilerini ehl-i sünnetin kalesi ilan etmesi ve düşman üretmesi ancak kendi kendilerine gelin güveyi olmaktır.
İddia 2:
"Hadis düşmanı, hadis redçisi."

-İmam Hatip Lisesinde daha ilk basamaklarda öğretilen hadis derslerini okuyan çocuklar bile bilir ki, hadisler daha ilk dönemden itibaren kategorilere ayrılmıştır. Sahih olanı, hasen olanı, zayıf olanı, kopuk olanı, mevzu yani uydurma olanı vs. vardır. Bütün bunların üzerine hadis usulü ve hadis kitaplarını okumuş birisi olarak hadislerin tamamını reddetmem. Hadis usulünün girişinde var olan kurallara uyduktan sonra sorun etmem. Hadisin düşmanı olmak, cümlesi bile çok saçma bir şey. Hadise niçin düşman olayım? Peygamberi dinin dışına atacaklar, oradan da hemen Kur'an'a gelecek sıra sonra İslam'ı yıkacaklar... Şeklinde formüle eden şey ancak İslam'ı hiç anlamamış bir kafanın anlayışı olabilir. İslam ilk insandan beri var olan dinin adıdır. Merak etmeyin İslam yıkılabilecek bir şey değil. Allah'ın dini ayakta kalacak. Sizin asıl derdiniz şu olmalı, İslam sağlam ben neresindeyim? Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz. Tevbe 32
İddia 3:
"Sünnet düşmanı, sünnet namazlarını kılmaz."

Sünnetin Müslümanların evrensel birleştiricisi olduğunu düşünürüm. Sünnetin tanımında bile anlaşamayacağımız insanların ithamda bulunması sadece komik kalır. Sünnet deyince kültürel ögeleri, insani özellikleri, tarihsel gereklilikleri vb. şeyleri karşımıza çıkaranlara sözüm yok fakat bütün bu şeyleri dinin esası gibi dayatanlarla anlaşamayız. Saç, sakal, kıl, kıyafet, mekân üzerinden sünnet üretilmesi dinin anlaşılmamasıdır ancak.

Yaşayan sünnet ile bize kadar ulaşan ve hadislerle biraz karmaşık hale gelen ve fakat yine de ibadetlerimizin ana direği olan konular çok önemlidir ve onlara uyarım. Yaşayan sünnetler dünya Müslümanları ile aramızdaki bazı bağları yaşatır. Yine yaşayan sünnetler ilk örnek Resulullah ile bağımızı nesilden nesile diri tutar. Sünnet düşmanı olmam mümkün değil, bunu söyleyenlerle ve buna inananlarla yüce mahkeme öncesinde yüz yüze konuşmayı isterim.

Namazların sünnetlerini kılmamakla itham etmeleri ise tamamen üzücü. Sanki bütün namazlarımı izleyip kayda alıyorlar gibi korkmadan bunu söylemeleri ise tam bir facia. Sünnet namazlarını düzenli olmasa da kılıyorum. Sünnet olarak nitelediğiniz nafilelerden tamamen uzaklaşmış olmak bir Müslümana ne kazandırır ve ne kaybettirir çok iyi biliyorum. Farz namazlarını düzenli olarak kılan bir Müslümanı böyle bir şeyle itham etmek nasıl kolay geliyor size hayret ediyorum. Sünnetleri kılmadığım zaman Allah bile beni yargılamayacakken size ne oluyor ki tanrı rolüne soyunup insanları yargılıyorsunuz? Derdiniz nedir? Bir Müslüman nasıl sünnete düşman olur, bunu söylerken aklınızı, insafınızı, vicdanınızı nereye saklıyorsunuz? 
Gelin şimdi benim örnek aldığım/almaya çalıştığım sünnetlere bakalım: Kur'an okumak, anlamak, yaşamak. Namaza en güzel şekilde devam etmek. En güvenilir olmak. İlim tahsil etmek, cahil kalmamak. Merhametli olmak. Yüce bir ahlak sahibi olmak. Kendi hakkını ve insanların hakkını savunurken cesur olmak. Sürekli Kur'an ile uyarmak insanları. Hurafelerle, şirkle sürekli mücadele etmek. Ailesine değer vermek. Akrabalarla bağını kesmemek. Alışverişinde adil olmak. Sözünün eri olmak. Malından bolca sadaka vermek.

İddia 4:
“Peygamber düşmanı…”

Kendim hakkında duyduğum en ahmakça ithamlardan birisi de bu maalesef. Kur’an okuyan ve ömrünü Kur’an’ı anlamaya adamış birisi olarak hemen şunu söyleyeyim: Kur’an okuyan birisi bilir ki, Kur’an’ın neredeyse üçte biri (1/3) Resullere ayrılmıştır. Kur’an okudukça Resulullah’ı daha çok seversiniz. Zira onun ahlakı Kur’an’dır, onun konuşması Kur’an’dandır, o sadece vahye uyar, o insanları vahiyle uyarır, o insanlara vahyi tavsiye eder, o insanların sadece vahiyle imtihan edileceğini söyler. Kur’an ona itaat etmemizi emreder. Kur’an ile hemhal olan bir insan Kur’an’ın bu kısımlarını okumaz, diyebilir misiniz? Hayır, fakat ben şunu diyebilirim: Siz Kur’an okusaydınız, Kur’an okuyan insanların Resulullah’a düşman olamayacağını bilirdiniz. Resullah’a düşman olmanın vahye düşman olmak, vahye düşman olmanın Allah’a düşman olmak demek olduğunu bilirdiniz.

Biraz mert olun, peygamber düşmanı demeyin, kafir deyin doğrudan. Peygambere düşman olmak ne demek başka? Var mı bir deliliniz?

İddia 5:
Misyonerlerin, İngilizlerin, Oryantalistlerin Safında

Müslümanların safında olmaktan başka safım yok. Bu tür iddialarla yüz yıla yakın insanları itham ettiniz elinize ne geçti? Bahsi geçen tartışmaların yepyeni olduğu ve İngilizler tarafından desteklendiği fikrine saplanıp kalanlar ya hiç tarih bilmiyorlar ya tartışılan fikirleri ilk defa duyuyorlar. Onlara İslam tarihi, mezhepler tarihi vb. okumalarını tavsiye ederim. Kelam okumalarını özellikle tavsiye ederim.

İddia 6:
“Kur’ancı, mealci…”

Bu sıfatların kimler için kullanıldığını biliyorum. Meallere bakılıp da din öğrenilmeyeceğini, hüküm kurulmayacağını biliyorum. Lakin, meallere bakılarak dinin özünü anlayabileceğimi biliyorum. Tevhidi bile basitçe anlayamayacaksak hiç olur mu, hiç olur mu? Biz bu kitapla hidayet bulmayacak mıyız? “Bakara 2: Bu Kitap, mutlak gerçeğin ta kendisidir. O, muttakiler için hidayettir.” Hidayet alacak kadar bile anlamayacaksak nasıl olacak? Bir topluluğa verilen isim olarak “Kur’an’cı, mealci” gibi yaftaları kabul etmiyorum. Onların bazı görüşlerine katılıyorum, bazı görüşlerine katılmıyorum. Üstelik böyle yaftaladığınız insanların tek bir yapı olduğunu söylemek bile mümkün değil. Kimi şöyle iken kimi böyle. Hangi birinin fikrini takip ederek onlarla hizip olacağız? Birileriyle hizip olmaktan Allah’a sığınırım. Zaten büyük ailenin yani Müminlerin içindeyim, bu bana yeter.

İddia 7:
“İnsanların kafasını karıştırıyor.”

Sosyal medyada beni takip eden, benimle arkadaş olan kim varsa o gönüllü olarak beni takip ediyordur. Sosyal medya arkadaşlığı zorunlu bir bağ değil. Orada arkadaş olmadıklarımızla dargın değiliz. Kiminle sosyal medya üzerinden takipleştiğimi hiç umursamam. Beni silenler varmış, yokmuş takibini yapmam. İsteyen siler gider. Emin olun farkına bile varmam.

Çok açık bazı şeyleri söylemek bile insanların kafasını karıştırmaksa… Ayıptır, günahtır. Dinin özü tevhiddir. Tevhid konusunda bile insanların kafası karışacaksa gerisi nasıl olacak? Risalet konusunu, vahiy konusunu, Kur’an’ın bir harfini, ahiretin varlığını, meleklerini tartışma konusu yapmam. Bu konularda insanların kafa karışıklığı varsa zaten ancak düzeltmesi için yol gösterebilirim. Ehl-i sünnetin bile üzerinde yüzyıllardır bir türlü anlaşamadığı konularda evet, konuştum, yazdım… İmanıma ve insanların imanlarına zarar getirecek tek bir nokta bile koymadım. Şimdi söyleyin açıkça kafanız hangi konuda karıştı? Ben sizin kafanızı hangi konuda karıştırdım? Açık ve net olarak konu verin.

İddia 8:
“İnsanları ibadetten soğutuyor.”

Böyle bir şeyden Allah’a sığınırım. İbadetler bellidir. Yaşayan sünnet ile gelenleri bellidir, Kur’an ile sabit olanları bellidir. Ben insanları ibadetten önce tevhide, ahlaka, adalete, merhamete çağırırım. Kendi çocuklarıma da böyle yaptım. Bütün bunlardan sonra Allah’ı tanıdılarsa, Resulünü sevdilerse zaten ibadetleri de severek yapacaklardır. İnsanları ibadetten nasıl soğuttuğumu Allah rızası için birisi çıkıp açıklasın ben de meraktan delireceğim, bunu nasıl yaptığımı düşünmekten.

İddia 9:
“Kur’an’la alay ediyor.”

La Havle Vela Kuvvete illa Billah… Ne denir bilmiyorum. Allah sizi bildiği gibi yapsın.

İddia 10:
“İnsanları dinden soğutuyor.”

Allah’ın açık ve net dinine çağırıyorum gücüm ve anlayışım yettiğince. Çağırmaya yetkim var mı yok mu peki? Bir Mümin olarak diğer insanları buna davet edebilirim, etmeliyim. Ben hakikatin temsilcisi değilim. Ben bir şeye çağırırım, insanlar aptal değiller onlar en doğrusunu arayıp bulmakla mükellefler.
Çağırdığım dinden insanları soğutmak için ahmaklığın zirvesinde olmam lazım. Siz şuna açıkça, hurafelerimizden soğutuyor, desenize.   

İddia 11:
“İnsanların dini duyguları ile alay ediyor.”

Dini duygu ile neyi kastettiklerini pek anlamadım. Bununla geleneğin getirdiği ve ehl-i sünnetin bile ısrarla reddettiği fakat bazı kesimlerin inatla sahiplendiği şeylerden bahsediyorsanız… Alay ediyor, denilen şeyler ehl-i sünnetin açıkça reddettiği hurafelerdir ancak. Genelleştirip sonra da düşman ilan etmek, kulaktan dolma iftiraya ortak olmaktır.

İddia 12:
“Ukala, alimlik taslıyor.”

Gülümseyerek söylüyorum ki, öyle bir iddiam hiç olmadı. Hamdolsun Allah bana okuma gücü, sevgisi, fırsatı ve azmi vermiş. Okuyorum… Hadis usulü okudum, hadisleri epey okudum düzenli olarak; tefsir usulü okudum beş ayrı hocadan, tefsirlerden yirmiden fazlasını okuyorum ve hamdolsun hepsinin bitmesine az bir zaman kaldı. Ömrüm hep okumakla geçti. Bütün bu okumaları alim olmak için yapmadım. Ki, zaten alim olmak böyle bir süreçten geçmez. Ukalılık… Sanırım bu doğru. Bütün bunlardan sonra en azından tevhidi bilmeye yakın olduğumu görüyorum ve bu konuda ukalalık yapıyorum. Her neyse, açık ve net söylüyorum: İmamların mezun olduğu yerden mezun oldum ama hoca değilim, alim değilim, dinde söz sahibi değilim, dinde söz sahibi birini tanımıyorum elçilerden başka. Birileri “Hocam” falan diyorsa Konyalılar gibi herkese dedikleri içindir.

İddia 13:
"Tasavvuf karşıtı. Tarikatlara düşman."

Tasavvuf olmadan İslam vardır. Tasavvuf olmadan Mümin vardır. Tasavvufu sevmek zorunda değilim. Tasavvufun ilkelerine uymak zorunda değilim. Tasavvuf olmadan Mümin, muvahhid bir yaşam sürebilirim. Tasavvuf karşıtlığını İslam karşıtlığı olarak sunmak iftiradır. Allah Resulünde hangi örnekliği bulduysam onun gibi yaşarım. O bize tasavvufu bırakmadı.

Tarikatlara düşman değilim. Onların bazı eylem ve düşüncelerine karşıyım o kadar. İsteyen istediği gibi bir tarikata girer ve yaşamaya çalışır. Bu beni ilgilendirmez.

Neye ve kime davet ediyorum?
Özelde isimlere, kişilere saldırmam. Hatta bir iki isim dışında isim vererek eleştirdiğim hiç kimse de yok. Buradan yola çıkarak…

Hiç kimseye bağlı değilim. Özel bir hocam yok. Özel bir grubum yok. Hac 78. Ayetin bir kısmında denildiği gibi “…O, daha önce de şimdi de sizi Müslümanlar olarak isimlendirdi…” bana yetiyor. Büyük Müslüman gruptanım. Hepimizin orada olması yeterli zaten. Alt kardeşler grubuna ihtiyaç duymadım hiç. O yüzden de kendime çağırmadığım gibi olmayan gruplarıma da çağırmıyorum. Çağırdığım bir mekan, bir insan, bir grup yok.

İnsanlara en çok şunu tavsiye ediyorum: Kesinlikle Kur’an’ı çok okuyun ve çok iyi bilmeye çalışın. Kesinlikle Resulullah’ın hayatını ve sahih sünnetini çok iyi öğrenin. Her yıl bir kez Kur’an’ı anlayabildiğiniz şekilde okuyun ve bir kez de siyer okuyun.

Başka neye çağıracağım ki?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder