Sevgili arkadaşım, ağabeyim, kardeşim artık her kimsen...
25 yıl medya sektörünün her alanında çalıştım. (Radyo, tv, dergi, gazete, internet medyası.) Girdisini, çıktısını, eğrisini, doğrusunu, çıkmaz yollarını, çıkar yollarını, her şeyini az boz yaparak öğrendim, gördüm, şahit oldum, yakından deneyimledim... (İyi-kötü, doğru-yanlış yapmış olduğum ayrı konu.)
Bu mesleğe bulaşmışsanız artık oradan kopamazsınız. Fiili olarak yaptığım işi bırakmış olsam da çeşitli platformlarda yazarak, fotoğraflayarak, video çekerek, seslendirme yaparak devam ediyorum.
Bunun yanında yaptığım, kendimce önemli şeyler de var.
İnancım gereği sorumlu olduğumu düşündüğüm şeyler var. Doğru bulduğum şeyleri insanlara iletmeye çalışıyorum. Yanlış bulduğum şeyleri eleştiriyorum. (Yine bunlar da doğru-yanlış konu dışı.)
Bu şeyleri yaparken muhatabım olduğunu düşündüğüm insanlar yahut muhatap alındığını düşünen insanlar açısından bunun değeri tartışılır. Kimi dikkate değer bile bulmaz, kimisi için önemli bir bilgidir. Kimisi muhatap almaya bile değer görmez... Bu da önemli değil.
Lakin...
Yaptığım, söylediğim, yazdığım şeyler doğrulanmaya veya yanlışlanmaya açık şeylerdir. İddialarımın nihai gerçekler olduğunu ve bundan başka hakikat olmadığını söylemiyorum. Bir şeyler söylüyorum, yanlış da olabilir, doğru da. Dikkate değer bulmazsanız başınızı çevirir geçersiniz. Yanlış bulursanız uyarırsınız, delilleriyle birlikte. Tekrar söylüyorum, delilleriyle birlikte.
Fakat...
İtham etmek nedir? Bütün ithamları duydum, eyvallah...
Meşhur olmak arzusu içinde olduğum ithamını duyunca irkildim. Başta söylediğim bir düzlemden geçmiş birisiyim. Meşhur olmak gayesi gütseydim bunun nasıl, nerede, hangi şartlarda, kiminle, kim için yapacağımı gayet iyi biliyordum. Yapmadım.
Şimdi yine, aynı şekilde bir arzum olsaydı... Şöhret peşinde olsaydım, bunun yöntemlerini de gayet iyi biliyorum.
Şöhret olmak isteseydim güç odaklarıyla ters düşmek yerine onlarla daha yakın ve münafıkça ilişkiler kurardım. Fikirlerimi saklar, duygularımı öne çıkarırdım. Öfkemi, neşemi, vıcık vıcık sevgimi ön plana çıkarır, hırslarımı ve arzularımı bütün bunların arkasına gizlerdim. Bunun nasıl yapılacağını da biliyorum, ah maalesef.
Yalnız kalacağını bildiğin şeyleri dillendirerek şöhret peşinde koşulmayacağını bilmelisin.
Yalnızlığı sevdiğim kadar başka bir şeyi sevmedim. Yalnız kalabileceğim yerlere gittim özgür kaldığım zamanlarda. Oysa tam tersini yapıyor olmalıydım. Sosyal medyada paylaştıklarım beni meşhur edecek şeyler değil. Ara sıra minik şakalar dışında çok paylaşılan, beğenilen şeyler de yapmıyorum. Çok sevilen, popüler, aranılan, ortam insanı birisi de olmadığımı biliyorum. Böyle olmanın yollarını da biliyorum. Ama değilim, bunu göremiyor musun?
Beni tanımak istiyorsan sözlerime odaklan, konuya odaklan, bana değil. Bir olayı, bir olguyu işaret ediyorum kendimi değil. Ortaya (Kendimce) bir davayı koyuyorum, kendimi değil.
Üstelik şöhret istemenin getirileri olmalı.
Para getirmeli, zira şöhret olabilmenin yolu da para ve zaman harcamaktan geçiyor.
Saygınlık getirmeli fakat benim yaptıklarım saygınlığımı zedeliyor. Yine de bunu göze alıyorum hedeflediğim yüce amaç için.
Şöhret olmak arzusu güç getirmeli ama ben zayıf kalmayı tercih ediyorum ve zaten hep öyleydim. Hiç güçlü hissetmedim kendimi insanlar nazarında. Allah’a yaslandığım her an çok güçlüydüm sadece.
Şöhret olmak hedefi prestij ve makam getirmeli fakat ne prestijli şeylere itibar ettim ne makam peşinde oldum. Hepsi bana uzak şeyler.
Yine bu arzu kadınlara açılan kapı da olmalı fakat onlara ayıracak vaktim hiç olmadı.
Beni radyodan, sesimden tanıyan ve selam veren olursa utanıyorum hala. Bunu üstümden atamadım.
Bana hiç uymayacak bir don biçmişsiniz. Üzerime olmadı sevgili şahıs…
Şundan emin ol, yine doğru bildiğim şeyleri doğru bir üslup ile anlatmaya devam edeceğim. Üslubum ve doğrularım hakkında geri bildirimleri dikkate alıp hikmete en uygununu bulmaya çalışıp yine yapmaya devam edeceğim. Geri adım atmayacağım.
Siz bunu neye bağlarsanız bağlayın, neyle itham ederseniz edin.
Bana “Sus, otur, okumaya devam et, karışma!” dediklerinde okuyorum. Okuduğum kitap da “Kalk ve uyar.” diyor. Sizce kimi dinlerim?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder