SemA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SemA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Mart 2014

BAŞLIĞI SİZ KOYUN

BAŞLIĞI SİZ KOYUN
Feza Ay
Yazı yazmak için çıktıysan yola hele her hafta için tekrarlıyorsa bu olay, tıkanmadan yeni bir şeyler bulmak gerekiyor. Amatörce yazarken, yeni bir şeyler öğrenirken ya da yazmak için ortaya sunacağınız malzemeyi ararken inanın kendinize çok şey katıyorsunuz. Bunları anlatmak için bile bakın bir paragraf çıkıveriyor karşınıza. Samimi bir şekilde paylaşımda bulunurken seni ve bu köşeyi niçin okuyalım sorunuza karşılık olarak ‘ciddi anlamda bir kişi dahi olsa ona faydalı olma’ amacı duracak karşınızda.

Bu yüzden kendimi ve düşüncelerimi; ukalalığın kenarından dahi geçirmeden yaratıcımın bana verdiği bu yeteneği, kimseyle kıyaslamadan okuduğum etkilendiğim her

18 Ocak 2014

Yusuf Kıssasının Günümüz için Önemi

Yusuf Kıssasının Günümüz için Önemi
Sema Aydoğan
Bu hafta bu yazımız bu konuya dair olsun ne dersiniz? Neden mi? Evdeki günlük programları takip eden annelerimize,programlarda yöneltilen sorularısorsak neler neler anlatırlar bize. Duyduklarımız üzücü olabilir ne yazık ki, ibretlik olarak kendimize pay da biçebiliriz elbette benden söylemesi size.

Yusuf (a.s )’nin kıssasında bildiğiniz üzere kardeşlerinin ona yaptığı kötülükler ve onun zindana girmesi de yer alır. Demem odur ki fitne, fesatlık, hasetlik insanın iradesini zapt- u rapt altına alarak; yapılmayacak, duyulmayacak, hayretlere düşürecek şeylere neden oluyor. İnsanız hepimiz evlerden ırak diye halk içinde yaygın sözümüze binaen halet-i ruhaniyemizi sürekli kolaçan eden ürpertici, hilebaz fısıltılar bizlerden ırak olsun diyelim. Yaygın hastalıklar denilince kronik hastalıklar akla gelir ya göremediğimiz ama günümüz için ciddilik arz eden manevi kronik hastalıklara işte bu yüzden bir reçete, bir çaredir kolları İlk önce işe kendimizden başlayarak sıvamalıyız.

11 Ocak 2014

YÜREK KİRLİLİĞİ

YÜREK KİRLİLİĞİ
Sema Aydoğan
Bir an olmasın ki kimse kimseyi didiklemesin. Biri olmasın ki başkasının hakkında söylenenlere şahit olmasın. Aaa o kadarı da olur mu! Bak bak o da öyle yapmış.

Söylenenlerin çekiciliğinden midir nedir bal yemekle eşdeğerdir anlatılanlar o an. Ama ya sonra... Durup düşünüldüğünde aslında o kişinin hakkında söylenenleri dinlemenin faydası var mıdır diye? Laf lafı açar, lafa birse dokuz daha katılır ortalık dedikodudan geçilmez. Gıyabında konuşulan kişiye herhangi bir zarar dokunduğunda laf katanlar vardı ya işte onlar bir anda onun iyilik meleği oluverir. Geçerler başına akıl verenler mi ararsınız teselli edenler mi... Kıvılcımdan çıkan kavgada bir an sıyrılmaya çalışanlar da olmaz olur mu hiç ?

Görünmez bir aynanın her zaman iş başında olduğu hesaba katılmaz biz insanoğlu tarafından. Kim ne yaparsa yapsın karşısına mutlaka o çıkıverir. Aynadaki olanlar bu sefer göz önünde kendi başına gelmiştir. Yürek kirliliği, kırgınlık, yorgunluk zamanında bal sandığımız parmağımızı bir

28 Aralık 2013

Sevgiye Kaç Kuruş

Sevgiye Kaç Kuruş
Sema Aydoğan
Her insanın kalbinde farklı sevgi var. Sevgi bazı insanlarda çok bazı insanlarda az. Sevgi de para gibi; sevgiden 2.900 liralık maaş alan var 1.300 liralık alan var kim bilir 500, 300 işte kimin her ne kadarsa sevgiden nasibi. Yağmur misali kalplerdeki sevgilerin bereketi olmalı. Sevgi bankaları üretmeli. Sevgi bütçeleri yapmalı; zor zamanlar için tasarruf edilen sevgiden kullanmalı. Benzin misali içimizdeki sevgileri çoğaltmalı. Pazarda satılan meyveler kadar sevgiyle doldurmalı her yeri. Kalpleri çalı çırpı, taştan korumalı. Temeli sevgi olan güven ve saygıyı dayanan öfke ve şiddete karşı dayanıklı evler inşa etmeli. Sevgiye dair papatyanın bir hikayesi varmış ; Koskoca bir bahçede Demetler içinde bir papatya. Aşık olmuş, yanmış, tutuşmuş Ak sakallı bahçıvana... Bir ümit bekliyormuş. Yüzlerce çiçeğin arasından Onunla, sadece onunla Saatlerce ilgilenmesini. Buz gibi suyunu Sadece ona döksün istiyormuş... Sadece ona değsin makası, Sadece ona gülsün dudakları. Kıskanıyormuş bahçıvanı Kırmızı güllerden, Sarı lalelerden, Mor menekşelerden. Papatya, sadece bahçıvan için açıyormuş,

24 Aralık 2013

YA NE OLSUN?

YA NE OLSUN?
Sema Aydoğan
Her zaman, her zaman, her zaman…
Kim bilir ne zaman? Ne zaman? Ne zaman?
Ah mutluluk formülleri, ah o, ah şu, ah bu… Ne desem ki bilemiyorum. Aslında ne zaman yazı hakkında düşünsem bir kayanın yamacında sıkışmış kurtulamayan bir insanın ruh haletini düşünürüm. Ona ne söylesem de köşeye sıkıştırmış o kayayı güçlü bir etkiyle un ufacık yapsa. Teoriler, felsefeler, -izmler, sizinler, bizimler…

Diyor ki Nazan Bekiroğlu:
‘’Bu dünya böyle bir yer işte. Nereye baksan muamma. Bu dünyada sır var esrar var. Sırr-ı esrar var. Bu dünyanın sırrını çözen var çözmeyen var. Çözmeye

24 Kasım 2013

Bir Yıldız Kaydı Gökyüzünde

Bir Yıldız Kaydı Gökyüzünde (Arşivimden)
Sema Aydoğan
Hayatımızda bazı tuhaflıklar olur ya size tuhaf gelecek mi bilmiyorum ama tuhaf olan bu hadiseyi sizinle paylaşmak istiyorum. Nedendir bilmediğim içimden bir ses bir yıldız kaydı gökyüzünde diye tekrarlıyordu anladım ki bu hafta yazım bu cümleye dair olmalıydı. Ama nasıl, ne yazabilirdim derken babamın kitaplarını karıştırmaya başladım. Füsun SAKA’nın ‘’Sen Yeter Ki İste’’ kitabı geçti elime. Füsun SAKA’nın kim olduğuna da bir göz attım. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sistematik Felsefe Bölümü mezunuydu. Sayfaları çevirdiğimde ilk hikaye, o da ne içimden tekrarladığım aynı cümle bir başlık halinde karşımdaydı; ‘’Bir yıldız kaydı gökyüzünde.’’. Hemen okumalıydım, çünkü paylaşmam gereken önemli şeylerin

24 Ekim 2013

Bir Şiir Ve Düşündürdükleri

Bir Şiir Ve Düşündürdükleri
Sema Aydoğan

  (Yola çıkınca her sabah,
Bulutlara selam ver.
Taşlara, kuşlara,
Atlara, otlara,
İnsanlara selam ver.
Sonra çıkarıp aynanı
Bir selam da kendine ver.
Hatırın kalmasın el gün yanında,
Bu dünyada sen de varsın!
Üleştir dostluğunu varlığa,
Bir kısmı seni de sarsın.)
Üstün DÖKMEN
Türk radyo ve televizyon kurumlarında defalarca okunmuş bir şiir imiş Üstün DÖKMEN’in bu şiiri. Bu şiirin yaşamla bağımı daha da güçlendirdiğini, sevgi kapılarını açarak beni kucakladığını hissettim ve kesinlikle sizlerle paylaşmalıyım diye düşündüm. Herkese,

04 Ekim 2013

Havuç Yumurta Kahve

Havuç Yumurta Kahve
Sema Aydoğan
Zorluklarla karşılaştığınız zaman nasıl tepki gösteriyorsunuz? Sıkıntılara, problemlere rast gelince hemen dağılıyor musunuz? Yoksa ‘’Nasıl olsa derdim başımdan aşkın kimse bana bulaşmasın .’’ diyerek, başta kendiniz olmak üzere transa geçip etkisiz hale mi geliyorsunuz? ‘’Vardır bunun da bir hikmeti, Allah sabredenlerle beraberdir.’’ diyerek kendinizi bitirmek uğruna, kendinizi ateşe atma pahasına diğer insanlara mutluluk veren, huzur veren, ağızlarına lezzet veren bir sevgi kaynağı mısınız?
Kaç derece ısı lazım hamdım yandım piştim dedikten sonra büsbütün olgun biz olmaya? Nelerden geçmeliyiz ki içerlerinden de geçerken onları bir bir azığımıza katıp: ‘’ Tamam ben tüm gücümle ayaktayım yola devam edebilirim.’’ diyebilmeliyiz hayatımızda. Bir kazanda kaynadığımızı düşünsek nasıl bir kıvama geliriz ki biz acaba?
Bu hafta bir hikayeyle devam edelim yazımıza söylemek istediklerimin daha iyi anlaşılması adına.
Bir baba ile kızı dertleşiyormuş. Kız

01 Ekim 2013

Akıl ve Zekanın Tezahürleri

Akıl ve Zekanın Tezahürleri
Sema Aydoğan
Genel olarak akıl, düşünüp taşınma anlayıp tanıma yargılama ve yorumlamayı sağlayan insanın en büyük yeteneğidir. İnsan doğası gereği akleder, sorgular, seçim yapar, merak eder. Bulunduğu ortamda, yaşadığı olaylarda anlam arayışı içerisindedir. Örneğin kalpte yara gözde yaş hayat budur arkadaş gibi anlam bulamadığı cümlelere inanarak onlara itibar etmez. Çünkü hayatın bütününün böyle olmadığını bilir.
Niçin insan ve niçin insandan yola çıkarak akıl olmalıdır? İnsan olmasaydı eğer, şu an burada akıl, söz konusu edilebilir miydi? Bu sorunun cevabı muhakkak ki hayır olacaktır. Bu yüzden insan ve insandan çıkarak aklı konu edinmeliyiz. Peki insanın hayvandan ne farkı vardır ki insandan çıkarak akıl olmalıdır? Hayvanlara geldiğimizde ise onlar sadece

20 Eylül 2013

BAŞKA AYNALARDAKİ SİLİK 'BEN'.

BAŞKA AYNALARDAKİ SİLİK 'BEN'.
Sema Aydoğan

Kimilerine göre biz bir hiç, kimileri için nefret edilecek, kimileri için ise çok değer verilecek biriyizdir. Kimin ne düşündüğü elbette önemli olmalı ama bir yerde sınır koymalı değil miyiz dış seslere?

Geçen günlerde bir büyüğümle sohbet ederken bana: ‘’Sen başkalarının dediğine göre yol değiştirecek olursan, hiç ilerleyemezsin.’’ dedi. Bu söyledikleri benim çok hoşuma gitti, bu yüzden sizlerle de paylaşmak istedim. Mesela ben artık bir yola çıkmışım; biri bir şey dedi diye yolumu değiştirdim, bu seferde başka biri başka bir şey dedi o zaman da mı yolumu değiştireceğim? Bu durumda benim yaptığım başkalarının düşüncelerine göre yol çizmek olur. Aslında yol alamamak olur. Farzedelim ki değiştirdim peki benim istediklerim benim düşüncelerim onlar ne olacak? Karar vermişim ki yola

14 Eylül 2013

HAYKIRIŞ

HAYKIRIŞ

Sema Aydoğan
Hüzün bulutları dalga dalga 
Yüreğim doya doya ıslanamadı yağmurlarımda 
Hava şimdi kasvetli hava şimdi soluk 
Ağlayamamamın boğukluğu sardı 
Derdim kendini açmaz 
Kayboluşumu seyretmekten başka 
Yapacağım bir şey yok 
Bilmem ki neresiydi burası Ilık bir meltem yerine 
Hasret türkülerinin hafiften mırıldandığı 
Koyda beklediğim 
Sevdiklerimin yanına götürecek bir vapurdu 
Bir anne kucağının sıcaklığıydı 
Bir tebessümdü aradığım 
Bunlar yerine avunabildim ancak 
Martıların yanık sesiyle 

09 Eylül 2013

YAŞAMAK ÇOK GÜZEL

YAŞAMAK ÇOK GÜZEL
 Sema Aydoğan
Gerçekten yaşamak çok güzel. Bunu tüm samimiyetimle söylüyorum. Türlü türlü şeylerle karşılaşıyoruz; acılarla yoğruluyoruz, türlü çeşit duyguları tadımlayabiliyoruz. Mesela senin için söylüyorum; sen en yakınını kaybettin ,işte o an dünya nasıl başına yıkılıyor? O acı nasıl da yakıyor, nasıl da dağlıyor ciğerini? Mesela bir başkası için söylüyorum; bir başkasının sınavı kötü geçti, her şeyini ona odaklamıştı. Olmadı işte tüm emekleri boşa gitti. Mesela yolun başındaki genç için söylüyorum; kimse onu anlamıyor, ebeveynleri onun dünyasından oldukça uzakta. Herhalde birilerinden birisi uzaydan gelmiş olmalıydı! Mesela çok çok zengin olan için söylüyorum; o neden gülemiyor ? Neden mutlu olamıyor? Neyi eksik? Onun da elinde olamayan

07 Eylül 2013

MUTLULUĞU SEÇİYORUM

MUTLULUĞU SEÇİYORUM
Sema Aydoğan
Mutluluğu seçiyorum. Mutluluk hazinesi bir kişiye ayrılmadı ki. Sadece zenginler değil bütün herkesin parası yetebilir bu hazineye. O zaman niye doldurmayalım kabımızı mutlulukla? Mutlu olduğumuz için kim bize kızabilir?

Evrendeki her şeyin, yaratılışının bir amacı var ve yüce Allah israfı sevmez. Bir mısır püskülünün bile bir işlevi varsa insan olarak varlığımın işe yarayacağı çok yer var. Yüce Allah bana değer verdi ki beni en güzel uzuvlarla süsledi. Artık işe yaramadığımı düşünmek yerine basit ama beni mutlu edecek şeyler yapmak istiyorum. Penceremin önünde bana yukarıdan bakan insanları değil de bana ben olduğum için değer veren insanları bulundurmak

03 Eylül 2013

Sükûtun Çığlıkları

Sükûtun Çığlıkları 

Sema Aydoğan
Neyim ben, kimim?
Zifiri karanlıkta ya takılıp düşüyorum ya da hoyratça atılıyorum bir kenara.
Yıldızların yanında iken sevgisizlikle beni boğan bu yere neden geldim? Nereye gidecektim kim koruyacaktı beni? Korkuyordum. Cevap:‘’Anne’’ ve zifirilik, aydınlığa dönüşüyordu. Yalnız gelmiştim ve yalnız yürüyordum. Ne bir ses ne de bir melek var, peki ya sabaha ne kadar var? Güneş görmek ne yapmalıyım? O güneş ki ismi ‘’anne’’. Bana kim cevap verecek, burada kimse duymuyor mu beni? Bana cevap ver anne, neden göremiyorum seni? Benim de yaşamaya hakkım yok mu? Hani dünyaya gelince gözlerimi açmakta zorlanacaktım ya o zaman sen alacaktın kollarına beni, üşümeyecek ve korkmayacaktım. Benim koruyucu

29 Ağustos 2013

Dünya Haklı Değil mi Sence De?

Dünya Haklı Değil mi Sence De?
Sema Aydoğdu
‘’Nefes almak bu kadar mı zor sadece nefes almak istiyorum, boğuluyorum baba. İçim daralıyor hem de çok daralıyor baba!’’ dedi kız babasına. Sarılırken de gözlerinden ılık yaşlar süzülüp gitti babasının omzuna.

‘’ Bak yavrum! İster zaman bu zaman, ister zaman o zaman olsun hatta taa Adem babamızın zamanından olsun iyi ve kötü birlikte var olmuşlar; Habil ve Kabil gibi, Musa ve Karun gibi, Beyaz ve Siyah gibi, Güçlü ve Güçsüz gibi. Sen sanıyorsun ki etrafında sadece düşmanlar, hasetçiler var; sen sanıyorsun ki yeryüzünde bozgunculuk en son halini aldı, insanlar bir o kadar kötü oldular ama sen sadece siyaha odaklanmışsın yavrum. Dedim ya bunun bir de beyaz tarafı var: Dostlar var, iyiler var; sadece kendi için yaşamayan, hem kendi

21 Ağustos 2013

Bir Kavanoz Reçel


Bir Kavanoz Reçel
Sema Aydoğan
Düşünün ki önünüzde bir kavanoz reçel, bir de sirke olsa bunlardan hangisini tercih edersiniz? Reçelin tadını şimdi bile duyumsar gibi oldum. Imm ne harika! Doğrusu bu tatlılığın yanında sirkenin tadını hiç tatmak istemezdim. Bugün reçelle sirkenin kıyaslamasını yapmak istedim. Buna ise Nietsche’nin kitabını okurken etkilendiğim tabirleri oldu. Diyor ki Nietsche : ‘’ Tatsız bir olaydan kurtulabilmek için bir kavanoz reçel yollarım . Hele bana bir kötülük yapılsın, buna misilleme yapacağımdan emin olabilirsiniz: Fırsatını bulduğum da bana ‘kötülük yapana’ karşı teş

ekkürlerimi iletirim ‘’ Kötü duyguları sirkeye iyi duyguları da

17 Ağustos 2013

SEVGİSİZ KALAN YÜREKLER


SEVGİSİZ KALAN YÜREKLER
Sema Aydoğan
“20 yaşına kadar alektrik görmedim,1973 yılında evimize ilk kez radyo alındı o da küçücüktü diyordu,” baba yavrusuna. Onun zamanında gazlambası, gece görebilmenin; güneş kaybolunca karanlıktan kurtulmanın tek umuduydu, üstelik dört kardeştiler aralarında çıkan kavgalar da ödev yapabilmek için gazlambasını ele geçirmekti. ''Bizim zamanımızda tek öğretmen vardı birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar girerdi. Kitabımız yoktu. Köye okul 1967’de açıldı. İlk girenler bizdik.'' Oyun oynamaz kenarda oynayanları seyrederdik. Okul, onun için sert kayaları aşmaktı, kurtlara, ayılara yalnızlığıyla meydan okumaktı; çocuk yaşta gurbete çıkmaktı. Hangi yavru annesinden ayrı kalabilirdi ki küçücük yaşında? Zora,acımasızlığa,sahipsizliğe rağmen mücadeleyi bırakmamaktı hayat. Şehirlilerin anne eli değmiş ütülü elbiselerinin yanında onun ütüsü, döşeğin soğuk eliydi. Her gün okuldan sonra sıcak yuvasına, annesine koşa koşa giden arkadaşlarına karşı o annesinin selamını getiren teyyarelerle avunuyordu. Şimdi dede olmasına az

15 Ağustos 2013

RESİM


RESİM
Sema Aydoğan
Bir şey istesem senden yapabilir misin acaba? Duvara bakabilir misin? Şimdi önündeki duvara baksan, kendin için bir oyundaymışsın gibi ya da bakmasan bile gözlerini yumup hayal edebilir misin? Ne görüyorsun? Gördüğün her neyse hiç kaybetme onu, büyüt büyüt koskocaman yap. Ne hissediyorsun? Ondan başka bir şey görebiliyor musun? Ah her yeri kaplasın şimdi. Tamam dur bekle biraz. Oyun biraz da bende. Renkleri öyle koyu yapıyorum ki şimdi ne hissettiğini görebilmen için. Dinle biraz içindekiler ne diyor, korku mu veriyor sana, ızdırabın içinde misin? Şimşekler mi çakıyor orada, okyanusun ortasında kalmış batmak üzere misin, ne gözüküyor bak bakalım bir daha. Yardımcı

11 Ağustos 2013

Bir İnsanın Zamirler Arasındaki Gezintisi

Bir İnsanın Zamirler Arasındaki Gezintisi
Sema Aydoğan
İçindekileri yaşamına geçirebilir mi; yoksa yaşadıklarını içine mi atar bir insan? Bunlar olmayınca da karmaşıklığın ortasında mı bulur kendini? İçindekiyle dışındakinin birbirini tutmaması mı olmalı sonuç? Yaşadığımız hayat bizim mi, yoksa başkasının mı? Özenti mi?

Bir hayat düşün: Ben, sen ve onlar olsun. Düşüncem beni yaşamak isterken ve aynı zamanda sen de beni kendine uydurmaya çalışırken, onlar da kendi isteklerinin olmasını istiyorlardı. Benim yaşam dediğim şey bu üçlü arasında sürüklenmeye başlamıştı. Bu sürükleniş beni bazen rahatlatırken bazen de İnanılmaz çelişkilere düşürüyordu.

06 Ağustos 2013

Olmak İstediğin Yerde Ol



Olmak istediğin yerde ol
Sema Aydoğan
Hayatı kucakla
Ne çok sev, ne çok sevil
Acı çekme sonra

Rüzgarın kardeşi ol
Yaprak olup kimseye teslim etme kendini,
Ruhunun dans etmesine izin ver
Çocukların oyun oynadığı gibi dışarıda…

Gözlerinle bakarken Sema’ya
Mutluluğu yüreğinle yakala

Bir uçurtma ol
 Kelebeklerden farkın olmasın
Gökyüzünde süzül süzülebildiğin kadar,
İpin ucunu bırakma bir insana
 Olmak istediğin yerde ol…