kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Eylül 2019

Dini Hurafesiz Yaşamak

Dini Hurafesiz Yaşamak / Metin Sevil
(Kitap Tanıtımı)
Fotoğraf açıklaması yok.
M.Uysal
Yeni bir kitap elime ulaştı diyemem ama kitap yeni. (Kitabın içeriğine dair epey konuştuk ve bazı yazıları okumuştum önceden.)

Metin Sevil ile epey zamandır tanışıyorum ve konuşuyoruz bazı meseleleri zaman zaman. Yazılarını ilgiyle okuyorum ve üzerinde kafa yormak zorunda kalıyorum. Beni uğraştırıyor çoğu zaman. Neden böyle? Çünkü çok bilinen konuları bile en detaylı araştırmadan sonra yazıyor ve çetrefilli meselelerde de orijinal sorular soruyor. Kitabın yazarına dair bunlar giriş ipuçları. Yazar, kendisi hakkında kitabında bilgi vermiş fakat ben buraya da alayım… Yazarın din eğitimi yok. Yani din eğitimi veren bir okuldan mezun değil. Fakat araştırması ve merakı sayesinde kendisini çok geliştirmiş. Onun kadar iyi okuyan görmedim açıkçası. Okuduğu kitapların hemen her satırından yazarına soru çıkarabiliyor. Okuduğu kitapları ayrıntılı not alıyor ve yazarına itiraz etmesi veya yazarını tebrik etmesi gerekiyorsa onu detaylıca yapıyor. Zaten kitabını okuduğunuzda

30 Temmuz 2019

Kitap: Sükut İşçisi


Kitap: Sükut İşçisi - Ahmet Pak
M.Uysal

Önce özrümü beyan edeyim: Kitabı Aralık 2018'de okumuştum. Değerlendirme yazacaktım okuduktan sonra fakat karmakarışık işlerimin/düşlerimin arasında kayboldu gitti.

Her yazı yenidir... Öyleyse yazalım ki okuyan bulunur.

Yazarı liseli bir delikanlıyken tanıdım Ahmet Urfalı hocam sayesinde. Tavşanlı'da okudu liseyi. Gazetede bazı yazıları yayımlandı diye hatırlıyorum. Öyle güzel tanışıklığımız oldu ki, bir daha unutmadım. Güzel şeyler yazıyordu lisedeyken. Sonra işte üniversite falan derken bir ara görüşemedik. Sonra tekrar yazılarını gördüm dergilerde ve derken işte bahsi geçen kitapla tekrar hiç ayrılmamış gibi buluştuk. Dil üzerine okudu ve sanki dil oldu. Gayet latif birisi. Yazarken zarif, konuşurken nazik bir beyefendi. Kitabı okuyunca siz de bileceksiniz zaten.

Sükut İşçisi kitabının adı. İlk elde kafanızda bir imgelem oluşturmuyor bu isim. Fakat kitabı okudukça kafanızda bir eski zaman

06 Temmuz 2019

Roman değerlendirmesi: KOMA


Roman değerlendirmesi: KOMA
M.Uysal
Önce yazardan bahsedelim…

Yazarımız bir öğretmen, Tavşanlı ile bağı çok sıkı. Dursunbey doğumlu fakat yaşayıp büyüdüğü yer Tavşanlı. Murat Yalçın (Farazi) genç bir arkadaşımız. Yakın çevremizde yetişmiş bu çevrede yetişmeye ve yetiştirmeye devam ediyor. Yazarın bu çevreden olmasını şu yüzden önemli buldum ve buraya aldım, romandaki maceralar da bu çevrede geçiyor. Bildiği ve yaşadığı çevreyi anlatıyor yani yazar.

Kitap çok yeni, henüz piyasaya çıktı. (Haziran 2019) Roman tarzında ve yazarın ikinci kitabı kitabın sunumundan anladığım kadarıyla. Kitap Kulübü Yayınlarında çıkmış Yayınevini de tebrik ediyorum. Egemen Yayınları ile birlikte Tavşanlı’yı geleceğe taşıyorlar. İlk kitabını okumadığım gibi haberim de olmadı maalesef. Roman tarzı çok büyük bir cesaret isteyen bir tarz bana göre. Bana göre, diyorum çünkü bu hani genel geçer bir kanaat olmayabilir de. Yazarımızı bu yönüyle tebrik etmek gerekiyor. Çok tanınmış bir yazar değilseniz roman türü arada kaybolup gidebilir.

Kitabın ismine takıldım okumaya başlayınca. Arka kapak yazısına ve tanıtım yazılarına bakarsanız çok ilginç bir dünyaya adım atacağınızı zaten bilirsiniz bu romanla birlikte. Çok alışıldık bir kurgu değil. Sürekli bir zaman yolculuğu içinde buluyor okuyucu kendisini. Sadece zaman yolculuğu değil aynı zamanda bir uzay yolculuğu da dahil oluyor bu gidip gelmelere. Kitabın ismi kurguyu çok erken mi açık ediyor acaba, diye düşünmeden edemedim. Çok fazla üzerinde durmak istemiyorum kitabı okuyacaklar için.

Bölümler halinde değişen bir kurgusu var romanın. Şunu söyleyeyim ki, kitabın köy okulunu ve hayatını anlatan kısımlarına bayıldım. Benim hayatımdan bir parça çünkü. Yazar bu kısımlarda gerçekçi ve bir o kadar da masalsı anlatımını bana göre zirveye taşımış. Olayların detaylarını ve duyguları çok iyi yakalamış. O insanların, o dönemlerde nasıl düşündüklerini, neyi düşündüklerini ve nasıl yaptıklarını satırlarda değil sadırlarda hissediyorsunuz. Diğer bölümler için biraz nasıl desem zorlandığını söyleyebilirim. Kitabı okuyacaklar için bu tanıtım yazısının bir referans olmamasını temenni ediyorum. Elbette iyi yönde bir referans olacaktır fakat eleştirdiğim veya kişisel olarak burun kıvırdığım yerleri belki sizin için muhteşem olabilir. Bunu gözden kaçırmadan devam edin. Uzay yolculuğu, yeni bir gezegene adımlar… Detaya girmeden devam edeceğim için kitabı okuduktan sonra bu kısımlar daha anlamlı olacaktır. Bu kısımlarda kurgu biraz daha farklılaşıyor. Sanırım olayın doğasına da uygun olsun istenmiş. Yalnız dikkat edilmesi gereken bir iki yer vardı. Okuyucuyu yormayacak şeyler belki ama yine de bende bıraktığı izlenim biraz buruk oldu. Sürekli zaman ve mekan değişimi okuyucuyu dinamik tutan etkenlerden birisi diyebiliriz. Kitabın ilerleyen zamanlarında artık düğüm yavaştan çözülüyor. Serim, düğüm kısımları iyi ilerliyor. Burada yine kitabın isminin düğüm kısmında erken sinyal olduğunu belirtmeliyim.

Zevkle okunabilecek bir kitap böyle bir macera diyebilirsiniz fakat o da ne? Birden kendinizi derin bir hüznün ortasında buluyorsunuz. Aslında uzunca bir girişten sonra bu hüznün içine gireceğimiz belli fakat Hasan karakterinin yaşam çizgisi birden hüzne de dahil ediyor insanı. Zaman çizelgesi ileri, geri, ileri ve bazen tam tersi şeklinde ilerliyor. Mekan değişimleri de öyle. Zorlanmayacaksınız, gayet anlaşılır ilerliyor.

Son bölümlerde olayın detaylandırılmasına biraz takıldım. O kadar detaya girilmeyebilirdi de. Yani okuyucunun dikkatine bırakılabilirdi belki. Yazarın hedeflediği başka bir şey de olabilir. Duygusal olmadığımı düşünürüm fakat kitabın atmosferi beni de duygulandırdı. Bu yönüyle başarılı.

Çok fazla detaya girmeyeceğim zira kitabı okuyacaklar için can sıkıcı, oyun bozan ön bilgiler (spoiler) vermek istemem. Yazarı tebrik ediyorum, ilk kitabını da okuyacağım. Yeni çalışmalarında başarılar diliyorum. Güzel bir okuma tavsiyesi olarak buraya bırakıyorum.

29 Eylül 2018

HER NEYSE

HER NEYSE
Kitapla bağı olmayan birçok adamdan öğüt aldım son 3 ay içinde. O kadar belirgin ve çok ki, şaşırdım. Elbette öğüt herkesten alınır lâkin öğüdün konusu bizatihi kitap olunca...
Her alanda okuma yaparım. Her alanda. Sizin sapıklarınızı da okurum onların sapıklarını da. Burası işin ek yeri.
Onların sapıklarından birisinin kitabını okuyorum...
Kitapla bağı olmayan adam geliyor, okuma onu o sapık, Allah korusun saparsın da farkına varmazsın, diyor. Gülümsüyorum.
Sizin sapıklarınızdan birisinin kitabını okuyorum...
Kitapla bağı olmayan yine kulağından doldurulan aynı adamlardan birisi geliyor, Allah korusun bunları okuma, sapıtırsın, hem öyle saptırırlar ki adamı, kafir olursun farkına bile varmazsın.
Ne büyük tehlike!
Hepsine gülümsüyorum. Allah şahit, sağ olun, tamam, inşallah, diyorum.
Sonra şey yaptım mümkün olanların kapaklarını kapladım ve yine mümkün olmayanların kapaklarını yırtıp attım.
Bu kez daha bir merakla sordular...
(Ciddi anlamda merak edip konuşan "insan"ları tenzih ederim.)
Kitapsız adamlardan en sonuncusu 45 dakika kadar öğüt verdi. Dinledim.
Peki, niye vaktimden yaptığı hırsızlığa, sosyal arsızlığa, saygısızlığa, çocuk muamelesine ses çıkarmıyorum?
Deli misiniz, niye sesimi çıkarayım? İnsan avlanırken sessiz olur, hiç ava gitmediniz mi? Yazdığım, yazacağım onca karakter ve onca insan gözlemi nasıl ayakları yere basar hale gelecek yoksa? Onlar benim heybeme koyduğum insanlar. Onların sözlerini, yüzlerini, seslerini, gözlerini, alaylarını, küçük görmelerini, acımalarını, hezeyanlarını, göz süzmelerini, kibirlerini (evet, en çok kibirleri var o sırada), ukalalıklarını, sevimsizliklerini, tatlı taraflarını, üfürülmüşlüklerini, doldurulmuşluklarını, ezberlerini, kesin inançlarını (kesin inançları olanları hayranlıkla dinlerim, şüpheleri yoktur onların, ne büyük marifet.) , güvendikleri yerleri, masumiyetlerini, sarsılmaz özgüvenlerini, ihtiraslarını, (bazen gıcık sorularla tetiklediğim) öfkelerini, hep heybeme koyuyorum. En çok öfkelerine yatırım yapıyorum, bu öfkeleri lazım bana. Öfkesiz insan mı olurmuş? Beyinsiz olunur ama öfkesiz olunmaz. Sanırım en çok öfkeyi üflüyorlar kulaklarına. Pehlivanların kırılmış, bükülmüş, yamulmuş kulakları gibi bunların da kulakları belirgin bir hal almış artık.
Benim öfkem şöyledir: Her neyse...
Her neyse, şimdi çay edebiyatından ödünç alınacak cümleler var sırada.
Çayın güneşle raksı olmasa ben bunlara nasıl katlanırdım Allah'ım...

20 Mayıs 2017

Dede Korkut Sesli Kitap

Dede Korkut Hikayelerini sizin için sesli kitap haline getirdik ve istifadenize sunduk. Giriş, Boğaç Han, Kara Kaygılı Rüya, Bamsı Beyrek, Arafatta Erkek Kuzu, Deli Dumrul, Kan Turalı, Korkut Yigenek, Tepegöz bölümlerinden oluşmaktadır seslendirmelerimiz. Bu hikayelerini profesyonel olarak seslendirip fon olarak da uygun müzikle destekledik.
10 Bölüm
x







---------------------------------

Dede Korkut Sesli Kitap
Seslendiren: M.Uysal

Klasör linki: https://app.box.com/s/qwynxqhrxmxibnmgre2p8n7ddff3y1m1 




02 Ağustos 2016

Kütüphane Gelişmeli


Kütüphane Gelişmeli
M.Uysal
Son zamanlarda rotamı Tavşanlı Zeytinoğlu Halk Kütüphanesine çevirdim.
Gözlem notlarım:
1. Orta birinci sınıfta tanışmıştım orayla. İki sene yurtta kaldım ve hemen hemen okumadığım kitabı kalmamıştı, sonraki yıllar boyunca.
2. Daha önceki yıllarda tekrar uğramaya başladığımda çok fark olmadığını görmüştüm.
3. Şimdi yeniden bütün raflarda oyalanıyorum ve çocukluğumdaki kitapların hala aynı raflarda olması çok hoş geliyor. Nostalji iyidir. Her biri ile hatıram var.
4. Yeni kitaplar da var elbette lakin göze çarpmayacak kadar az.
5. Sadece yeni çıkan romanlarla yetinilmemeli.
6. Gündem iyi takip edilmeli ve gündemin popüler olmayan ve sarsıcı kitapları da oraya kazandırılmalı.
7. Her şeye rağmen orada bir kütüphanenin var olması çok güzel.
8. Tam 30 yıl önceki kütüphane ile bugünkü kütüphane hemen hemen aynı ise sorun var demektir.
9. Dinamik bir kütüphane görmek umudunu her daim içimde taşıyorum.
10. Orayı hep birlikte daha güzel yapabilir miyiz, diye düşünüyorum.

01 Mart 2015

A'mak-ı Hayal

Amak-ı Hayal Okuması
Mustafa Uysal
Amak-ı Hayal'i severek okumuşsanız ya anlamamışsınızdır yahut vahiyden uzaksınızdır.
Tasavvuf diye felsefe karışımı ile ortaya konulmuş bu eser bir asır boyunca övgü almış. Okuyanların yorumlarından ve yazılarından bunlar anlaşıyor.
Milliyetçisi okumuş ve sevmiş, tarikatçisi okumuş ve sevmiş, solcusu okumuş ve sevmiş, seküleri okumuş ve sevmiş, dincisi okumuş ve sevmiş, Hristiyan’ı okumuş ve sevmiş, Müslüman’ı okumuş ve sevmiş...
Bütün felsefi akımlardan bir tutam, Hint’ten ve Çin'den bit tutam, Binbir Gece Masallarından ödünç (!) alınmış hikayeler ve size muhteşem bir eser (!).
Başta söylediğini biraz sonra tekzip eden sonra tekrar savunan ama aslında vahdet-i vücudu dolaylı ve çaktırmadan anlatacağım diye olmadık saçma gazete tefrikasını şaşaalı bir roman diye okumuş olmak tuhaf bir duygu.

27 Ocak 2015

UMUT


Seninle Benim Aramda Fark Var Umut
Araştırmacı-Yazar Ali Rıza Soyaslan’ın kaleme aldığı ’Seninle Benim Aramda Fark Var, Umut’ isimli kitabı çıktı.
Gonca Yayınlarından çıkan eserin önsözünde şunlar yer alıyor; "Kalk. silkelen, kendine gel! Umutsuzluğa sarılma, umutsuzluk şeytandandır! Ümit etmek Allah'tandır!" Ne güzel söylemiş Şems-i tebrizi...
Umut dolu olmalı bir Müslüman. Yaşantısındaki her alana pozitif mutluluklar saçmalı. Müslüman ile diğer dinlere mensup insanlar arasında fark olmalı. Bu fark umut olmalı. Engellilerin dünyası ise bambaşka. Seninle benim aramda fark var, Umut diyorlar. Her alanda Başarılılar...

Şükür hâlindeler. Engelli kardeşlerimizin dünyalarına girdikten sonra başarının ne demek olduğunu gördüm. Var olana şükür etmenin anlamını öğrendim.

Hz. Mevlana ne güzel söylemiş:

15 Ağustos 2013

HAYME ANA

HAYME ANA
Tarihçi Yazar Hasan Efe'nin yeni kitabı "Hayme Ana"
çıktı. 
Osmanlı'nın ilk atası: Hayme Ana
Röportaj: M.Uysal






08 Temmuz 2013

KÜL DAĞLARI ÜZERİNE

KÜL DAĞLARI ÜZERİNE




            “Kül Dağları” 2013 Haziran’ında yayımlanmış yepyeni bir hikâye kitabı. Bir dostumun tavsiyesiyle ulaştığım bu eseri soluksuz okudum, diyebilirim. Hedef kitlesi ortaokul ve lise öğrencileri olarak belirlenmiş olsa da, ben onun yetişkinler için de son derece ilgi çekici olduğu kanısındayım.

            Çalışmanın bende bu kanaati hâsıl etmesi üzerinde derinlemesine düşündüğümde, Sadi’nin Gülistan’ı gibi, Binbir gece Masalları gibi, Walt Disney’in çizgi filmleri gibi, Kül Dağları’nın da, yediden yetmişe herkese hitap ettiği için insana böyle tesir ettiği sonucuna vardım. Bir yetişkin olduğumuzda, hatta yaşlandığımızda, çocuk tarafımız, içimizdeki özel bölümünde, yaşamaya devam etmekte ve çocuklar için hazırlanmış güzel eserleri de, o çocuk tarafımızla okuyup izleyebilmekteyiz. Çünkü fevkalade olan hiçbir şey, belli bir yaş dönemine yahut belli bir kültür ve anlayışa inhisar edilemez.

            Anatolia yayınevinden çıkan yapıta adını veren öyküde, yazar, Tavşanlı’da geçen çocukluk yıllarına ait bir gününü anlatmaktadır. O zamanlar, 8-9 yaşlarındadır ve Tunçbilek Termik

19 Nisan 2011

ESRARNAME

ESRARNAME

Baştan söylemeliyim ki bir edebiyat eleştirmeni değilim. Daha önce de sevdiğim yahut sevmediğim kitaplarla ilgili yazdım ama kişisel beğeni düzeyinden öte bir şey değildir söylediklerim.

Kitapçıma uğradım, yeni kitaplara baktım sonra bu kitap dikkatimi çekti. Yazarı Kütahyalıydı ve genç birisiydi. Hacimli bir roman ve genç bir Kütahyalı olunca dikkatimi çekti. En azından olayların Kütahya’da (Germiyan) geçiyor olması dolayısıyla kitabı aldım ve öylesine okumaya başladım. Yazar Ayfer Kafkas Doğu Dilleri ve Edebiyatı okumuş acaba kitaba etkileri nedir? Açıkça söylemek gerekirse sadece olaylar Kütahya’da geçiyor diye bir romanı okumak kolay olmaz. Masamda birkaç gün bekledi kitap. Ara sıra bazı sayfalarını rasgele açıp okudum. Bu okumalar sırasında dikkatimi toplayıp devam etme isteği uyanmaya başladı. Nihayet baştan okumaya karar verdim ve hiç ara vermeden çok kısa sürede bitirdim. Bu, genelde Mustafa Kutlu kitaplarında yaptığım bir şeydir. Yani kitaba başlarım ve bitince bırakırım. Bu sefer de böyle oldu. Kitabın etki alanına girmek çok kolay oluyor okumaya başlayacaklar için söylemeliyim. Büyücüler, cinler, olağanüstü güçler derken tarihin sarmalında kayboluyor ve Germiyan Sancağında kendinizi olayların

01 Aralık 2010

Ahmet Urfalı'nın Yeni Kitabı

Ahmet Urfalı
Ahmet Urfalı'nın Yeni Kitabı: Adı Yemen'dir.
Daha önce pek çok kitabı yayımlanan Ahmet Urfalı son kitabı ile karşımızda.
Yemen üzerine yazılmış bir destandan oluşan kitabı Tavşanlı'daki kitapçılarda bulunabilir. Üstelik kendisinden de ücretsiz temin edebilirsiniz.
Sayın Urfalı ile kitabı hakkında konuştuk, bu kısa konuşmayı aşağıda açılacak olan kutucuktan dosyanın üzerine tıklayarak dinleyebilirsiniz.

01 Mayıs 2008

Kitaplarım

Susuz Bıraktım Seni

Mustafa Uysal AKIŞ YAYINLARI Kasabada kuşlar var.Fotoğrafınızı alıyorum, lütfen tren bekler gibi durunuz.Gülümsemeniz şart değil, ben fotoğrafınızı alıyorum sadece.Ekinler kar altıda yatsın, kuşlar kasabada.Doksan bir senelik duruşunuzu düzeltmeyin, maviye boyanmamış, kapı renginde olsun kapı. Kiremit olsun, oluksuz. Kesme taşların arasından kalaslar sırıtsın. Avlu betonsuz fakat çiçekli fakat parlak, sık çimenleri arasında ezilmiş, sıkışmış, tepilmiş, teneşir suyu dökülmüş alanlar olsun ve hep böyle kalsın. Kedilerin geçebileceği, tavukların toz içinde oturabileceği kovuklar olsun ve tamir görmesin, öylece kalsın avlu kapısı. Lütfen kravat da takmayın, fotoğrafınızı alacağım sadece..
http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=111838&y=10021


Elma Kokulu Ev

Mustafa Uysal NESİL YAYINLARI Odalar dolusu elma ve evin her köşesine sinmiş kokusu. Başımın dönmesi, elma sirkesi... Kirpiklerim inince, önümde yürüyen doymuş inekler görüyorum. Hayra yormuyorum, şerre hiç. Aşka yoruyorum bilinç kaymalarımı. Aşka yorulacak rüyalar görmüyorum lakin, rüyasız hakikatleri de anlamlandırmakta zorlanıyorum. Elma dolu evlerin kokusunu hatırlayınca esrik, domates çimlerinin baygın rayihalarını anınca, derviş hissediyorum kendimi. Gözlerimi kapıyor, başımı kavak ağaçlarının sonbahar ritimlerine uyduruyorum. Sağa, sola; sola, sağa...Kekikli patikalardan geçerek, kavak ritimleriyle, çam uğultulu zikrimi eda ediyorum. Bu rüyasız esriklik, bu hakikatsiz hayallerle ben, ancak bir dervişim. İskandinav tipi koltuğunda, televizyonu, radyosu, "cd player" i, cep telefonu, buzdolabı, dijital bir işi ve benzinli arabasıyla ben, asrın dervişiyim. Bütün bu imkanları atlayıp, yaptığım en güzel iş, elma kokulu evleri, buharı üstünde toprakları zikretmek.
http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=87264&y=10021