21 Haziran 2008

İHTİYAÇ LİSTESİ

İHTİYAÇ LİSTESİ

Mesele nedir bilmiyorum…

Elimizin altında olanlarla yetinmek mi mesele?

Değilse nedir?

Daha fazlasını bütün insanlar istiyor. Bunda bir gariplik yok gibi görünse de fazla isteyenler, fazlası olanlarla azı bulamayanlar arasında sorunlara yol açıyorlar.

Şehvet tanımlamasına bakalım o halde…

Cinsel istek manasını zaten biliyorsunuz…

Aşırı istek manasını da anmalıyız. Dünyanın bütün metaına şehvetle sahip çıkmak istiyoruz. Burada bir zorluk var. Bu zorluk hepimizi derinden yaralıyor. Bu bir yara. Hep yaralı bir yanımız var. Şehvetimiz dinmiyor ki yaramız sağalsın. Biteviye eksik içindeyiz. Natamam bir hayatın sürüngenleri olduğumuzu düşünüyor ve buna göre ruhumuza biçim veriyoruz. Eksiğimiz tükenmiyor. Ne zaman bir ihtiyacımızı daha ikmal ettiğimizi düşünsek bir diğeri baş gösteriyor. İhtiyaç listemiz yok. Olmayan ihtiyaç listemizin elbette öncelikler bölümü de yok. İhtiyaç listesi, gelir gider dengesinin hemen yanında bulunmalı değil mi? Hemen yanı başında, elimizin altında.

Şehvetin belirlediği günlük heveslerin ihtiyaç gibi algılanmasını sağlayan ne ise ihtiyaç listesi oluşturmamızı da engelleyen o.

Sahi, kim belirleyecek ihtiyaç listemizi?

Neye göre, kime göre belirleyeceğiz? Modern dünyanın ihtiyaçları ile modern olmayan şeyler nasıl örtüşecek? Modernlik kavramından ne anlıyoruz? Bütün bu sorulara bir cevabınız var mı? Cevapsız insanlarız aynı zamanda demek ki.

İhtiyaç listesinin modernite ile bağını nasıl kurmalıyız? Nasıl bir dengenin ağındayız? Nasıl bir dengesizliktir ki, dengesizliği bile denge olarak adlandırmak gerektiğini zihin altına itebiliyor?

Cinsel dürtülerimiz kanaatkar değil. O halde hiçbir şey tam değil.

Madem buraya kadar hep havada kaldı. O halde müşahhas örneklerle devam edelim.

Sebeplerini boş verin zaten biliyorsunuz. Cinsel obje değilse ekonominin bile parçası değildir artık hiçbir meta. Nereye baksak bize yetmeyeceğini hissettiğimiz vücutlar var. Asla bir tanesi yeterli değil. Zihnimizin daim meşguliyetini söylüyorum, kaçamazsınız.

Yine biliyorum ki, hiçbir teknolojik ürün hızımızı kesemez, hırsımızı tüketemez. Asla son nokta ya da en azından duraklama noktası olmayacak. Her vitrin içimizin erimesini durduramayacak. Esvap dolaplarımızın dolup taştığını hissetmeyeceğiz. Elimizin altında olanlarla başımızın zaten belada olduğunu biliyorum. Her ulaştığımız şey bize bela kesiliyor belli zaman sonra. Çok sevdiğimiz kızla/oğlanla evleniyoruz. Elimizin altına alıyoruz. O artık bizim için alışılmış, ulaşılmış, tanınmış bir bela. Bıkkınlık vesilesi, her hatırladığımızda pişmanlık veren bir garabet… Ulaşılan her hedef artık bir alışkanlık, ne ki daha ötesi olduğunu düşünüyoruz. Nasıl? Her baktığımızda bir eksiğini fark ettiğimiz evlerimizin eksiğini tamamlamak ne mümkün? Zaman yetmeyecek, zaman hiçbir zaman yetmeyecek. Cümlenin kendi içinde var zaten, yetmeyendir o. Kendimizi doyurmak için hiçbir sofra kafi gelmeyecek. Rızkımız kendi elimizde olsa ve biz kendimize dünyayı rızk olarak versek doyurmayacak bizi.

Göz hep gördüğünü isteyecek, gönül kendinde olmayanın peşine düşecek.

Ya ruhumuz…

Bütün bu koşuşturma devam ettiği sürece onun adını anmayacağız. Ruhumuz farkına bile varmayacak daralmanın. Daralan acaba kabir mi ruh mu? Peşinden koşacağı onca şey bittikten sonra o sonsuz istekleri olan ruh ne yapacak mezarda. Bütün istekleri elinden alınan bir insan ne yapar?

Çok geç olmadan bir ihtiyaç listesi yapmalıyız.

Temel ihtiyaçlarımızın başına su ve ekmek koymayı düşünenlere bir hatırlatmam var: Allah sizi davul etmesin!

Allah'sız düşünme, Allah'sız hareket etme, Allah'sız konuşma, Allah'sız yeme-içme, Allah'sız ibadet etme, Allah'sız isteme… Hatta Allah'sız soru bile sorma. Hele Allah'sız cevap hiç verme.

İhtiyaç listemizi oluştururken en başa ne koymalıyız sizce?

O varsa neye ihtiyaç vardır ve o yoksa ne vardır?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder