03 Şubat 2009

MUSTAFA GÖKTEKİN RÖPORTAJ

Dergimizin 10. sayısında yeni bir röportaj var sizin için. İçeriden bir röportaj yani bilgilendirici, dergiyi tanıtıcı bir de geçen dört yıllık süreci özetleyici bir röportaj. Dergi sorumlumuz Mustafa Göktekin Beyle yaptığım bu röportajı sizlerle paylaşmadan önce şunu da belirtmeliyim aslında. Bu sayımızda başka bir röportaj olacaktı. Sayın Dr. Nihat Altınel ile konuşacaktım. Ne yazık ki, kendisine birçok kez ulaşmamıza rağmen bir türlü, sanırım işlerinin çok yoğun olması sebebiyle, uygun bir vakitte buluşamadık. Sorular hazırdı ancak belki sonra sorarım umuduyla bir köşede saklıyorum.

Mustafa Beyle yaptığım samimi konuşmanın metinleri hemen altta buyurun okuyun!

Mustafa Göktekin ile röportaj.

KÜP BULAN ADAMIN HİKÂYESİ

M. UYSAL- Her röportajda olduğu gibi konuştuğumuz kişiyi tanımakla başlayalım, Mustafa Göktekin kimdir, TTSO'daki görevi nedir?

M. GÖKTEKİN- Mustafa Göktekin, Tavşanlılıdır, Tavşanlı'nın insanlarındandır. Bozbelen Köyü doğumludur, ortaokulu Tunçbilek'te, liseyi ve yüksek okulu Eskişehir'de okumuş. Yıllarca devlet memurluğu yaptıktan sonra –hatta yaptığı sırada- ticaretle meşgul olmuş, bir grup arkadaşı ile birlikte anonim şirket kurmuş hem de herkesin, Tavşanlı'da ortak bir iş yapılamaz dediği bir zamanda. 12 yıldır yaşayan bir şirketin hasbelkader yönetim kurulu başkanlığını yapan, halkla iç içe olan, onların dertleriyle dertlenen ve bu konuda haftalık, günlük yazılar yazan, şiirler yazan, vatanını-milletini, bölgesini-beldesini çok seven, iki çocuk babası bir adamdır.

Ticaret odasındaki görevime meclis üyesi olarak başladım ve son iki senedir başkan vekilliği yapıyorum. Asıl yaptığım iş organize sanayi bölgesinde müteşebbis heyetindeyiz. Bitirilmesi konusunda gayretlerimiz var, başkanımızla beraber, üye arkadaşlarımızla birlikte. Ama asıl işimiz organize sanayi ile birlikte organize sanayiye hayat verecek, orayı yaşanır hale getirecek, orada yatırımların olmasını temin edecek çalışmayı yapmaktı ki, o da bir dergi, gazete yani basın vasıtasıyla olmalıydı. TTSO'nun aylık gazetesinin ve Kıvılcım dergisinin bizzat sorumluluğunu aldım ve yazarlığını yapıyorum. Koordinasyonu ile uğraşıyorum.

 

Beraber seçildiğimiz 15 kişilik meclis misyonunun yüzde 80'inin tamamlamış durumdadır. OSB ihaleleri yapıldı ve artık arsa tahsisi yapma imkânımız var

 

M. UYSAL- Geriye baktığımızda dört yıl geçmiş. Dört yılda neler oldu Tavşanlı Ticaret Ve Sanayi Odasında?

M. GÖKTEKİN- Bu süre içinde çok şey oldu. Organize sanayi ile ilgili 1965 tutanakları var, bir an önce hayata geçirilmelidir, diye. O gün doğanlar sanıyorum 44 yaşında. 44 yıldır hayata geçirilemedi OSB. OSB hala aktif değil, OSB hala arzu edilen seviyede değil. Bizim seçilip geldiğimiz 15 kişilik meclis grubunun –her biri ayrı bir değerdir- bir tek misyonu vardı: OSB'yi hayata geçirmek. İlk bismillah dediğimiz andan itibaren OSB müteşebbis heyet içerisinde olmaya gayret ettik, yer aldık ve işin sekretaryasını ticaret odasına aldık. Odamızda bununla ilgili özel bir memur görevlendirdik. O, o işleri takip ederken biz, bizzat konuşulması, ulaşılması, görüşülmesi gereken yerlere ulaştık. Çözülmesi gereken problemleri çözdük. Beraber seçildiğimiz 15 kişilik meclis misyonunun yüzde 80'inin tamamlamış durumdadır. OSB ihaleleri yapıldı ve artık arsa tahsisi yapma imkânımız var. Bu arada, bununla ilgili olarak, Türkiye'nin neresinde bir toplantı varsa, neresinde bir aktivite varsa gitmeye gayret ettik. En son gittiğimiz yerlerden birisi de, hatırlarsınız sizinle birlikte gitmiştik, İstanbul Müsiad 12. Fuarı. Orada, Tunuslu gazeteci ve uluslar arası ilişkiler uzmanı, ekonomik ilişkiler uzmanı Muhammed El Adil isimli bir dostumuzla tanıştık. O tanışmadan sonra buraya davet ettik. Tavşanlı'yı gezdirdik. Son derece müstefit oldu. Hem kendisi hem de bizim için çok faydalı oldu bu ziyaret. Nisan ve mayıs aylarında birlikte bir proje yapmayı düşünüyoruz. Arap büyükelçilerini ve gazetecileri Tavşanlı'ya getireceğiz.

Bu arada daha o kadar çok şey yapıldı ki…

28 bölümlük bir program yaptık mesela. Tavşanlı Televizyonunda gerçekleşen "Ekonomik Kıvılcım" programları halkımızın gündemine oturdu.

M. UYSAL- Bu programlar hep konukları olan programlardı değil mi?

M. GÖKTEKİN- Evet, yerli ve yabancı konukları olan programlar. Oldukça verimli olduğunu ve halkımızın ufkunu açtığını düşünüyorum. Dört seneye sığdırdığımız şeyleri alt alta koymamız çok zor.

M. UYSAL- Aslında tam olarak şunu sormak da lazım: Diğer yönetimlerden farkınız neydi?

Gerek meclis üyesi arkadaşlarımız gerek yönetimdeki arkadaşlarımız, ne görev verilmişse o görevi ibadet şevkiyle, iştiyakıyla o görevleri yerine getirdiler. Başarılı olmamızın sebebi de bu zaten.

 

M. GÖKTEKİN- Bu tür kurumlar adamlık müesseseleri değildir. Bu kurumlar millete hizmet için vardır. 1965'ten bu yana eki yönetimler sırasında OSB hayata geçirilememiştir. Neden geçirilememiştir? Başkan makamında –genellikle- oturma durumundadır, yönetim ve meclis sık sık odaya uğramaz, birlikte karar alma ihtiyacı duyulmaz ve alınan zaruri kararlar da herkesin iş yerlerinde imzalanır. Bizim yaptığımız şey ise bütün meclis üyelerimizin ve yönetimin mümkün olduğunca çok ve istisnasız toplantılara katılmasını sağlamaktı. Meclis toplantılarında alınan kararların pek çoğu ittifakla alındı. İzah edilerek alındı. Yönetim mutlak surette toplandı ve öyle karar aldı. Bu kararlara herkes kendi kararı imiş gibi uydu, itaat etti. Bu işleri yaparken herkes kendi işlerini bırakarak, tabir yerinde ise kendi işlerini asmak suretiyle odanın işlerine öncelik verdi. Bunu hizmetten, mevki makamdan öte bir ibadet olarak algıladılar. Gerek meclis üyesi arkadaşlarımız gerek yönetimdeki arkadaşlarımız, ne görev verilmişse o görevi ibadet şevkiyle, iştiyakıyla o görevleri yerine getirdiler. Başarılı olmamızın sebebi de bu zaten.

M. UYSAL- Bu kadar samimiyetle çalışıyorsunuz… Ticaret odası bu kadar önemli bir yer mi ya da asli görevleri nedir ki bu kadar iştiyakla çalışıyorsunuz?

 

Buralar vatandaşa hizmet müesseseleridir, vatandaşın önünü açma müesseseleridir. Aslında ticaret odası, tabir yerindeyse esnafın kankasıdır, kan kardeşidir.

 

M. GÖKTEKİN- Aslında bütün kurumların asli görevleri vatandaşımıza, milletimize hizmet etmektir. Belediye olabilir, kaymakamlık olabilir, diğer odalar olabilir… Bütün kurumların ana kuruluş sebebi vatandaşın önünü açmaktır, vatandaşı bilgilendirmektir, vatandaşa yardımcı olmaktır, vatandaşa omuz vermektir. Bugün Tavşanlı Ticaret Ve Sanayi Odasının görevi budur. Ticaretle uğraşıyorsunuz, hukuki noktalarda takıldınız, ne olacak? Ticaret odası devreye girecek. Kredi sıkıntınız var, tıkandınız… Ticaret odası devreye girecek. İşte efendim, bilgi sıkıntınız var, ticaret odası yardımcı olacak. Ticaret odası halkın yanlış bildiklerini tespit edip devreye girecek, onları aydınlatacak. Sadece istenen evrakları tanzim edip toparlamak değildir ticaret odasının görevi veya kurumların görevi. Buralar vatandaşa hizmet müesseseleridir, vatandaşın önünü açma müesseseleridir. Aslında ticaret odası, tabir yerindeyse esnafın kankasıdır, kan kardeşidir.

M. UYSAL- Yani aslında buralar soğuk devlet daireleri gibi görünse de sizin yönetiminiz bunu aşmaya çalıştı, öyle mi anlamalıyız? Kanka tabirini kullanmanızdan da bunu çıkarabiliriz.

M. GÖKTEKİN- Elbette. Öyle ifade ediyor ya gençler şimdi.

M. UYSAL- Odanızın Tavşanlı ekonomisine ne gibi katkıları oldu, tabi bunu maddi anlamda sormuyorum, Tavşanlı ekonomisine nasıl bakıyorsunuz ve son olarak da Tavşanlı'dan krize nasıl bakıyorsunuz?

M. GÖKTEKİN- Bir kere odaların ekonomiye doğrudan katkıları olmaz. Odalar ne yapabilir? Öğrenci bursları verebilirler, okullara yardımda bulunabilirler, sosyal tesislere yardımda bulunabilirler, bazı sosyal müesseselerde ortak payda olabilirler. Esnafa doğrudan kredi vermezler. Malum Tavşanlı'da kriz var, sadece Tavşanlı'da değil dünyada kriz var. Müesseseler işçi çıkarıyor, insanlar işsiz kalıyor. Esnafı hareketlendirmek gerekiyor, esnafın ticaret hacmini büyütmek gerekiyor. Buna dayalı olarak yüksek okula bin civarında öğrenci kaydedebilecek bina inşaatına yardımcı olmuştur odamız. Bu arada büyük oradan şahsi destekleri olan üyelerimiz de vardır. Yiğidi öldür hakkını yeme, denir ya. Bu arada daha, Domaniç'teki, Emet'teki, Tavşanlı'daki, Hisarcık'taki yüksek okullara nakdi yardımda bulunduk odamızın bütçesinden. OSB için ödenmesi gereken payı ilk ödeyen yine odamız olmuştur. Daha OSB için yapılan ödemeler de kendi bünyemizden yapılmıştır.

M. UYSAL- Bunlar maddi anlamdaki katkılar. Bir de seminerler, bilgilendirmeler gibi şeyler var ekonomiye dolaylı destek olarak sanırım.

M. GÖKTEKİN- Konferanslar, seminerler noktasında Kütahya'da üç tane programa katıldık, hatta bir tanesine sizinle birlikte katılmıştık. 28 bölümlük televizyon programı yaptık Tavşanlı Televizyonunda. Bu arada odamıza gelen insanlar çok sıcak ilgiyle karşılandılar. Sanki iş yerlerine gelmiş gibi evlerine gelmiş gibi rahat oldular. Onları fikri alanda, hukuki alanda her türlü bilgilendirdik.

 

Bizim seçildiğimiz zaman OSB'de sadece yer tespiti yapılmıştı. Dosyasının bile nerede olduğunu bilen yoktu. İlk teşebbüse geçtiğimizde dosyasını bulduk. İlgisiz bir yerde bekleyen bir dosya…

 

M. UYSAL- OSB üzerine başta da biraz konuştuk ama özellikle sizin yönetiminizin özel gayretleri olduğunu söylediniz. Hedef olarak seçtiğinizi söylediniz. Hedeflerinizin neresindesiniz, bundan sonraki hedefiniz nedir ve daha neler yapmak istiyorsunuz?

M. GÖKTEKİN- Bizim seçildiğimiz zaman OSB'de sadece yer tespiti yapılmıştı. Dosyasının bile nerede olduğunu bilen yoktu. İlk teşebbüse geçtiğimizde dosyasını bulduk. İlgisiz bir yerde bekleyen bir dosya… Sonra belediye ve kaymakamlığın da bizimle beraber hareket etmesiyle hareket başladı. O başlayan hareket içerisinde yazılması gereken, gidilmesi gereken, konuşulması gereken işte dava açılması gereken, pazarlık edilmesi gereken her yere koştuk. Ticaret odası olarak da koştuk belediye olarak da. Doğrusunu söylemek gerekirse belediyenin de oldukça büyük katkıları oldu. Belediye başkanımız Ali İhsan Beyin de gayretleri oldu. Kamulaştırılması gerekenleri kamulaştırdık, insanlarla pazarlık ettik, hazine arazilerinin tapularını aldık, plan projelerimizi bitirdik. Sonra su ve elektrik ihalesi yapıldı, alt yapı ihaleleri yapıldı. Doğalgaz geçiyordu, onları aştık.

 

Organize sanayi alt yapısı bittiği andan itibaren ki, mart ve nisan aylarında biteceğini umuyoruz. Bittiği andan itibaren yatırım yapacak firmalarımız kazmayı vurabilirler.

 

M. UYSAL- Hedefinize yaklaştınız mı yani?

M. GÖKTEKİN- Elbette. Organize sanayi alt yapısı bittiği andan itibaren ki, mart ve nisan aylarında biteceğini umuyoruz. Bittiği andan itibaren yatırım yapacak firmalarımız kazmayı vurabilirler.

M. UYSAL- O kazmadan sonra da üretim yapmaya başlayacaklar.

M. GÖKTEKİN- Evet. Bu arada demin yüzde seksen demiştim, eksik kalan şeylerden birisi şu: Alt yapının inşaatının başlamamış olması inşallah bitecek. İkincisi, OSB'nin bulunduğu yere iş adamlarının, sermayedarların ve yatırımcıların gelmesini temin etmemiz gerekiyor. Tanıtımlar yapmak gerekiyor. Bu konuda da demin söylediğim Arap iş adamlarını bölgeye çekmek için yapmış olduğumuz projelerimiz var. Gidip görüştüğümüz, ikili ilişkilerde bulunduğumuz yerler var.

M. UYSAL- Belki şu da olabilir, Tavşanlı'dan yatırım yapabilecek yatırımcılar da teşvik edilebilir, ortaklıklar kurulması için bilgilendirmeler yapılabilir.

M. GÖKTEKİN- Mustafa Bey elbette. Bizler kurtuluşu hep başka yerlerden bekliyoruz. Başkalarından bekliyoruz. Gelsinler bize iş kursunlar, ekmek versinler, maaş versinler. Hâlbuki bizim, o TV programlarında sık sık söylediğimiz şeylerden biri de hatta dergimizde de yazdığımız şeylerden birisi neydi? Biz önce, kendimiz kurtuluşa karar vermeliyiz. İş kurmaya karar vermeliyiz. Kendimize sormalıyız: Tavşanlı için ne yapabilirim? Organize sanayide nasıl bir faaliyet gösterebilirim? Sermayemi organize sanayide yatırım yapabilecek hale nasıl getirebilirim?

M. UYSAL- Ya da kim benimle ortak olur?

M. GÖKTEKİN- Evet, kim benimle ortak olur? Kim bana partner olur, kim bana kanka olur? Aynı görüşü paylaşan paylaşmayan hangi insanlarla nasıl çalışabilirim?

Bu konudaki umutlarımız oldukça fazla çünkü Tavşanlı o kadar kör bir yer değil. Yani yatırımcısı olan bir yer. Az da olsa var. Biz bazen diyoruz, işte Tavşanlı'da kimse bir şey yapmıyor. Hayır, yapıyor. Bir Akaylar var, Korkmazlar var, Arı yem vardı, un fabrikaları var, Güleç var… Daha pek çok isim var. Ki, o insanlar Tavşanlı'nın yükünü kaldırıyorlar.

M. UYSAL- Bütün bunları konuştuktan sonra dergiye getirmek istiyorum sözü. Dergide de özel bir gayretiniz vardı. Hatta sorumlusu da sizsiniz. Böyle bir dergi çıkarmaya nasıl karar verdiniz ve çıkardınız, nasıl oldu, 10. sayıya kadar nasıl geldiniz?

M. GÖKTEKİN- Mustafa Bey biliyorsunuz, benim en çok sevdiğim, en iyi bildiğim iş basın. Yazmak… Biz insanlara en kolay ulaşma yolunun basın olduğunu düşünüyoruz. Ya gözlerine ya gönüllerine ya kulaklarına hitap edeceksiniz insanların. İşte bizim dergimiz de insanların hem gözüne hem gönlüne hitap eder bir konumda ki, bizim 10. sayısını çıkardığımız dergimiz Türkiye kalitesinde, İstanbul formatında bir dergi. Bir ilçede çıkabilecek dergi değil. Kalite açısından. Gerek baskı kalitesi gerek fikir kalitesi gerek baskı sayısı açısından İstanbul kalitesinde bir dergi. Bir de gazetemiz var. Gazetemizde dolu dolu çıkan bir gazete üyelerimizi bilgilendirme noktasında.

 

Hani o kıvılcım ormanı bile yakabilir. O kıvılcım bir evi aydınlatabilir. İnsanların ruhlarını, beyinlerini aydınlatabilir. Kıvılcım, ateşin özüdür, aydınlığın özüdür.

 

M. UYSAL- Daha önce dergide geçti ama ben yine de röportajımızda da olsun istiyorum. Kıvılcım ismi konusunda ne diyeceksiniz?

M. GÖKTEKİN- İnsanların kafasında bir şeyler çakmak gerekiyordu, aydınlık için. Hani o kıvılcım ormanı bile yakabilir. O kıvılcım bir evi aydınlatabilir. İnsanların ruhlarını, beyinlerini aydınlatabilir. Kıvılcım, ateşin özüdür, aydınlığın özüdür. Tavşanlı'da böyle bir kıvılcım çakmak istedik ve onuncu kıvılcımı çakmış bulunuyoruz. Çok da güzel yaptığımızı düşünüyorum.

 

Benim ayağım küpe geçti tabir yerindeyse.

 

M. UYSAL- Peki yazarlar… Bir ilçede dergi çıkarabilecek kadar yazar bulmak mümkün mü ve ne kadara mal oluyor dergiye yazarlarınız?

M. GÖKTEKİN- Tavşanlı çok zengin bir yer. Herkes parasal zenginliğinden bahseder ama gerçi o da pek kalmadı. Kültürel zenginliği çok fazla olan bir yer. Benim ayağım küpe geçti tabir yerindeyse. Eskiler öyle ifade ederler aniden zengin olanlar için. Ayağın küpe mi geçti, derler. Allah razı olsun yanımda çok büyük bedellerle çalışan (Bu bedel Allah'ın rızasından başka değil. Bence çok büyük bir bedeldir bu. Tavşanlı için çalışmak, Tavşanlı için üretmek, Allah rızası için çalışmak.) insanlar var. Bu güzel insanların arasında ulusal basında yazabilecek ve yazanlar, kitapları basılmış olanlar, okuyucular tarafından tanınan, herkes tarafından bilinen, şiirleri site site dolaşan kardeşlerimiz var. Hatta Kütahya ve Eskişehir'den yazan bile var. Biz her toplantı yaptığımızda 20 kişiyi bir araya getiriyoruz. Yazan-çizen insanların küpüne bizim ayağımız geçti. Ve o kardeşlerimiz sayesinde bu dergiyi yorulmadan, sıkılmadan, üzülmeden çıkarıyoruz.

M. UYSAL- Dergi ile ilgili yeni hedefleriniz nelerdir?

M. GÖKTEKİN- Yeni hedeflerimizi sonraki sayılarımızda açıklayalım inşallah. (Bu röportaj sırasında henüz oda seçimleri yapılmamıştı.)

M. UYSAL- Geriye dönüp tekrar baktığınızda geçen dört yıl zor muydu, kolay mıydı? Zor yanları, kolay yanları nelerdi?

 

Bunlar elbette zordu, kolay değildi ama biz buna ibadet gibi baktık hep ibadet gibi gördük. Milletimizin bize ihtiyacı olduğunu düşündük.

 

M. GÖKTEKİN- Tabiî ki zorluklar vardı. İnsanlar evlerini ihmal ettiler. İşlerini, kazançlarını ihmal ettiler. Herkes odanın verdiği görevleri bihakkın, en güzel şekilde yerine getirmeye çalıştı. Onlara dedik, Ankara'ya gideceksiniz, İstanbul'a gideceksiniz… Gittiler. Çok zaman ceplerinden harcadılar, ceplerinden yediler. Cebinde parası olmasa bile insanlar borç para bulup itiraz etmeden gittiler. Bunlar elbette zordu, kolay değildi ama biz buna ibadet gibi baktık hep ibadet gibi gördük. Milletimizin bize ihtiyacı olduğunu düşündük. Bu zorluğu bu işi biz farz-ı ayın diye değerlendirdik, genelde arkadaşlarımız böyle baktılar olaya. Zor da olsa o zorluğun neticesi çok güzel oldu.

 

Yeni seçilenlerin, ortak paydamızın Tavşanlı olduğunu bilmelerini istiyoruz.

 

M. UYSAL- Dergi basıldığında yepyeni bir dönem olacak ticaret odası için. Son olarak neler ilave etmek istersiniz? Geçmiş dönemdeki yöneticiler olarak halkımızdan isteklerimiz neler olabilir?

M. GÖKTEKİN- Biz yeni gelecek arkadaşlarımızdan, kim gelirse gelsin, birincisi organize sanayinin aynı hızla devam etmesini isteriz. Hedefe yüzde yüz varılmasını ve hatta aşılmasını, ikinci organize sanayinin kurulması için çaba sarf edilmesini isteriz. İkincisi, bu organize sanayide kurulacak işletmelerin halk sağlığına zarar vermeyen işletmeler olması için elden gelen dikkatin gösterilmesini istiyoruz. Üçüncüsü, halkın kültürel gelişimin temini açısından ve kültürel birikimi açısından dergimizin ve gazetemizin en aktif şekilde, düzenli bir şekilde çıkmasını isteriz. Dördüncüsü, yeni yönetime gelecek arkadaşlarımızın yapacakları işleri,  makam mevki sahibi olmanın verdiği hazzı tatmak için değil halka hizmet hazzı ile yapmalarını ve birbirilerini sevmelerini istiyoruz. Ortak paydamızın Tavşanlı olduğunu bilmelerini istiyoruz. Halka hizmetin kendi işlerinin önünde olması gerekir ve o konuda maddi-manevi fedakârlıkta bulunmaları gerekir. Dergimiz çıktığında odamız yeni bir yönetime kavuşmuş olacak, bu kardeşlerimize, kimler gelmişse artık kimler seçilmişse bu beldeye hizmet için, onlara hayırlar getirmesini, onların Tavşanlı'ya hayırlar getirmesini dileriz. Bu bir yarıştır, hizmet yarışıdır. Birileri talip olur halk da birilerine görev verir.  Bu hizmet kime verilmişse onlar da bu görevi ibadet gibi görmelidir.

M. UYSAL- Teşekkür ederim. (Ocak 2009)




 

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder