Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası Salonu |
Mustafa Uysal- Sizi tanıyabilir miyiz?
Hüseyin Kahraman- İsmim Hüseyin Kahraman. 1966 Tavşanlı Çukurköy doğumluyum. 20 yıldır leblebinin içindeyim. Baba mesleğimiz.
MU- Çukurköy’de kaç yıl leblebicilik yaptınız?
HK- Kendi imalatım olarak, 1982’den işte 2005’e kadar leblebicilik yaptım.
MU- Cezayir’e gitme sebebiniz nedir, burada leblebicilikte ne gibi sorunlar yaşadınız?
HK- İşlerim biraz bozuldu sonra leblebi üretimi için gereken şartlar
ağırlaştırılmıştı. Gayri sıhhi müessese şartları (GSM) ağırlaştırıldı. Bir yerde nasip oldu bu iş. Kendim istemedim Cezayir’e gitmeyi. Tamamıyla tesadüf oldu. Şimdi benden önce oraya iki tane Denizli'den usta gitmiş leblebi yapamamışlar. Orada beyaz nohut var kırmızı yok. Çorum'dan birine soruyorlar işte, Türkiye'nin iyi leblebi ustaları Tavşanlı'da olur siz Tavşanlı'dan usta götürün diyorlar. O da bana denk geldi.
MU- Cezayir'de ne tür bir firmada işe başladınız? Leblebi mi üretiyorlardı?
HK- Yeni kurulan bir firma, doğrudan leblebi üretmek üzere gittik oraya.
CEZAYİR VE LEBLEBİ TÜKETİMİ
Bu arada Hasan Hüseyin Çakmak merak ettiği bir soruyu yöneltiyor: Cezayir'de leblebi kültürü var mı, tüketim nasıl?
HK- Cezayir'in yüzde 90'nı fıstık yiyor. Çalıştığım yerin sahibinin dayısı İran'da uçaklarda paket halinde leblebi işini yapıyor. Türkiye'de çok satıldığını fark edince kendisini bu yöne yönlendiriyor. Yani Cezayir'in leblebi macerası buradan başlıyor.
MU- Peki ürettiğiniz leblebiler Cezayir iç piyasasında ilgi çekti mi?
HK- Ben ürettim, çıtır, şekerli... Mallarımız satıldı. Beş ton kadar satıldı fakat bazı bölgelerden iadeler olmaya başladı. Cezayir'in ticaret yapısı ile de ilgili biraz. Bizdeki gibi çek falan yok. Malı veriyorsunuz yüzde 20 parasını ödüyorlar kalanı mal satışından sonra. Şayet satış olmazsa doğrudan iade ediyorlar. Beş ay altı ay sonra dahi olsa malı iade edebiliyor.
HHÇ- İade sebebi ne peki?
HK- Satılmadı, tutulmadı, diyorlar, iade ediyorlar.
MU- Sadece iç piyasaya mı verdiniz leblebileri?
HK- Evet, 25-30 gramlık paketler halinde verdik. Açık zaten yok, satılamıyor.
MU- Cezayir'de başka leblebi üreten firma var mı?
HK- İlk üretici bizdik, İran'dan mal gelmiş ama kalite olarak çok farklı.
MU- Türkiye'den mal gidiyor mu peki?
HK- Hayır, Türkiye'den leblebi girişi yok.
MU- Peki buradan leblebi gönderilse talep oluşturulabilir mi?
HK- Vallahi zannetmiyorum.
HHÇ- Leblebi fiyatları nasıl?
HK- 2 dolar civarındaydı. Bu dediğim fiyat bir buçuk sene önceydi tabi. Enflasyon yok orada.
MU- Peki orada nohut üretiliyor mu?
HK- Hayır, İspanya ve Türkiye'den geliyor.
Röportajımızın burasında Hüseyin Şanlı söze giriyor ve Cezayir'in şu anki leblebi durumunu soruyor: Şu an durum nedir, leblebideki iç talep ne durumda hiç mi leblebi tüketmiyorlar?
FISTIK GİBİ CEZAYİRLİLER
HK- Açık konuşmak gerekirse biz leblebi yapmıyoruz artık orada. Fıstık üzerine çalışıyoruz. Fıstık kaplama yapıyorum aynı çıtır leblebi gibi. Zaten Cezayir'in kuru yemiş sektörünün yüzde 90'nı fıstık. Her yerde fıstık tüketiliyor.
HŞ- Sizin gözlemlediğiniz kadarıyla Cezayir iç piyasasına yönelik neler yapılabilir buradan?
HK- Benim en iyi gözlemlediğim şey tatlı sektörü. Tatlı işi olabilir. Çünkü Cezayir çok aşırı tatlı yiyen bir ülke. Türkiye'den en çok sevdikleri şey döner. Her yerde döner var.
HŞ- Yani buradan oraya baklava ihracı olabilir ya da buradan eleman götürülüp üretilebilir. Peki, Cezayir hükümetinin dış yatırımcılara karşı tutumu nasıl?
HK- O konuda biraz sertler, tutucular.
HHÇ- Türklere karşı tavır nasıl?
HK- Türklere karşı iyiler, Türkleri seviyorlar.
MU- Cezayir'de zorlandınız mı, buradan farkı nedir?
HK- Hayır. Halkı çok iyi, cumhuriyetle yönetiliyor. Fransız işgali altında kalmış ama fazla bozulmamış. Dini yaşamları daha iyi. İslam'a çok bağlılar. Şu da var Fransız, Berberi, İslam kültürü birbirine girmiş biraz da. Ekonomik olarak bakıldığında, en az yüzde yirmisi fakir. Diğerleri iyi. Gelecek için bir yatırım yok. Gençlerin çoğu işsiz. Orada genelde işe bayanlar alınıyor. İşi kaptırmamak için belki. Bir bayanın ticaret yapma imkânı sıfır neredeyse.
MU- Siyasi bir baskı var mı halk üzerinde, bunu siz hissedebiliyor musunuz?
HK- Zaten bunların derdi siyaset. Yakın geçmişten gelen çatışmalar halen devam ediyor. Korku baskı olmadan güvenli bir hayat var tabi. Semt semt değişiyor belki ama öyle sıkıntı yok. Yabancıları rahatsız edecek bir durum yok açıkçası.
HÜSEYİN BEY CEYAZİR’DEN MEMNUN
Sözün burasında dış siyasi gelişmeleri, Cezayir'in komşularıyla ilişkilerini ve iç siyasi yapısını konuşuyoruz Cezayir’in. Uzun uzadıya Cezayir ile ilgili şeyler soruyoruz Hüseyin Bey'e. Hüseyin Bey'in orada bir yabancı olarak sıkıntı çekmediğini, ülkede bizim medyadan seyrettiğimiz gibi büyük sıkıntılar olmadığını söylüyor yabancılar için. Hüseyin Bey Cezayir'in ekonomik olarak bir bağımlılığının olmadığını söylüyor buna Fransa da dâhil.
Cezayir’in, Afrika'nın en büyük petrol ve gaz yatağına sahip olduğunu ekliyor hemen ardından. Türk olduğunuzu söylediğinizde hemen "Kardeş" diye karşıladıklarını anlatıyor. Dil bakımından biraz zorlansa da zaman içinde bir kaç dilde derdini anlatabilecek kadar öğrenmiş.
Hüseyin Bey oraya ailesini götürmemiş. Yalnız gitmiş ve yanında çalıştığı aile ile birlikte kalıyor. Ona bir kat tahsis etmişler. İyi de kazanıyormuş Cezayir şartlarına göre. Türkiye şartlarına göre de çok iyi tabi. Yanında çalıştığı aile onu da kendi bireyleri gibi kabul etmişler. Tatil için geldiği memleketinden tekrar Cezayir'e dönecek kendisi. Vize alabilirse daha beş-on sene ya da daha fazla Cezayir'de çalışmayı düşünüyor. Kirada bile oturuyor olsanız orada en fazla harcayacağınız para 400 dolar civarında, diyor. Bir mühendisin Cezayir'de 300 dolar maaşla çalıştığını düşünürseniz. Hüseyin Bey'in kazancı oradakilere nazaran daha iyi. Bunda ustalığının elbette büyük payı var. Cezayir'in başkentinde yaşıyor Hüseyin Bey ve kazandığı para ile hiç zorlanmıyor.
CEZAYİR’E BAKLAVA SATABİLİRİZ
Hüseyin Bey özellikle tatlının üzerinde çok duruyor. Çok küçük kahvehanelerden tutun da büyük salonlara kadar her yerde tatlı tüketimi olduğunu söylüyor. İnsanlar mutlaka, günün hangi saati olduğuna bakmaksızın, kahvenin yanında tatlı yiyorlar ve bu büyük bir sektör, diyor. Baklava olsa daha da ilgi göreceğini düşünüyor. Türk dediğin zaman, önce İstanbul, döner ve baklava akıllarına geliyor. Tekstil ürünlerinin çoğu İstanbul'dan geliyormuş. Çok fazla Türk firması olduğunu ve eskiden beri orada yaşayan Türk'lerin olduğunu ilave ediyor. Tabi onlar artık Türkçe konuşmuyorlar. Hüseyin Bey özellikle baklava olur, kuru yemiş olur diyor Cezayir için. Buradan giderken leblebiye yeni bir pazar düşünerek gitmiş ama olmamış. Geri dönecekken fıstık yapmaya devam etmişler. Hüseyin Bey, Cezayir'den memnun yani. Buradan kuru baklava gönderip orada ticaretinin yapılması yönünde araştırmalar yapılabileceğini de ilave ediyor.
Hasan Hüseyin Çakmak, Hüseyin Şanlı ve Hüseyin Kahraman beyle Cezayir ve leblebi üzerine epey konuşuyoruz. Sohbetimizin sonunda güzel izlenimler kalıyor zihinlerimizde. Hüseyin Bey'e yaşadığı ülkede ülkemizi en güzel şeklide temsil edebilmesi için başarılar dileyip ayrılıyoruz Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odası salonundan.
Çok güzel faydalı bir röportaj olmuş. Sonuna kadar okudum. Benim de Güney Afrika'da kokoreç ve simit sarayları açma fikrim var ama haydi hayırlısı...
YanıtlaSilDenemelisin, aslında iyi fikir gibi duruyor.
YanıtlaSilBakalım önce şu okul bitsin de...
YanıtlaSil