11 Aralık 2012

İznik, Bursa, İnegöl Komisyon Gezisi



  İznik, Bursa, İnegöl Komisyon Gezisi
Mustafa Uysal
Tavşanlı Tarih ve Kültür Araştırmaları Komisyonu çalışmaları çerçevesinde, toplantılarda da sürekli gündem olan bir kent müzesi kurulması için proje aşamasına henüz gelinmemiş olsa bile adımlar daha önce atılmış ve bu çerçevede bir ekip İnegöl Kent Müzesi ziyareti yapmıştı. Üzerinden zaman geçmiş olması ve sınırlı sayıda katılım olması dahası komisyon üyelerinin daha geniş bir inceleme zemini bulabilmesi adına yeniden bir müze gezisi planlandı toplantıda. Bu kez komisyon üyelerinin hemen tamamına yakınının katılımı ile geniş bir çevrede ziyaretler yapılacak ve inceleme sonucunda ne yapabileceğimizi daha iyi görme fırsatı elde edecektik.
4 Nisan 2012… Nihayet planlanan gün geldi ve komisyon için tahsis edilen araçla sabah erken saatte yola çıktık. Bazı üyelerimiz mazeretleri olduğu için katılamadılar ancak çoğunluk sağlanmış ve sabahın güzel saatleri bizi yola çağırıyordu. Otobüsümüz bizi doğrudan Domaniç yollarına ulaştırdı.
İlk hedefimiz İznik olduğu
için yolu uzatmadan gitme eğilimindeydik zira İznik Gölü kenarında bizi kahvaltı bekliyordu. Yol üzerinde İsmail Kartal Bey’in bir tanıdığı vasıtasıyla önemli bir ziyaret gerçekleştirdik. Planda bu ziyaret yoktu ancak durduğumuza değdi doğrusu. İnegöl’ün Hamzabey Köyü girişinde yer alan türbede medfun bulunan Baykoca Bey, Savcı Bey’in oğlu ve Osman Bey’in yeğeni. Rum kuvvetlerinin kurduğu pusuda şehit düşer Baykoca Bey. Bu yönüyle Osmanlı’nın ilk şehitlerinden sayılıyor. İnegöl Belediyesinin son zamanlarda yaptığı restorasyon ve çevre düzenlemesi ile gayet güzel bir yer haline gelen türbe epey de ziyaretçi çekiyormuş oradakilerin söylediğine göre. Orada bir çay içip yeniden yola koyulduk.
Yenişehir üzerinden geçerken otobüsümüzün tekerlerinden birisinin patlaması sonucu Yenişehir’de bir süre duraklamak zorunda kaldık. İyi ki burada da duraklamışız. Zira meydandaki saat kulesini ve daha ilgimizi çeken yapıları görme fırsatı yakaladık. Saat kulesi komisyon üyelerinin dikkatini epey çekmiş olacak ki fotoğrafların ilgi odağı haline geldi. Bir kıyas yapma imkanı da oldu aslında. Şehrimizde yapılan saat kulesi ile aralarında modern zamanlar mimarisi ile eski mimari kadar fark olduğunu ama bu farkın eski mimari lehine akıp gittiğini gördük esefle.
İznik üzerine zeytin ağaçlarıyla kaplı yamaçlardan inerken gölü görüp de iç geçirmemek mümkün değil. Nihayetinde İznik Gölü kenarında kahvaltımızı yaptık ve göl kenarında çaylarımızı yudumladık. Sabah ve göl manzarası daha bir güzel. İznikliler umarım bunun daha fazla farkındadır. İznik’te işimiz epey uzun, hemen toparlanıp gezimize devam ediyoruz. İznik eski, hem de epey eski bir yerleşim alanı. Nereye baksanız tarihi bir kalıntı ile karşılaşıyorsunuz. İznik antik tiyatrosunun bulunduğu korumalı alana vardığımızda bizi bir sürpriz bekliyordu. Maalesef kazılar devam ediyordu ve bizi içeri alamayacaklarını, ziyarete kapalı olduğunu bildirdi yetkililer. Nihayet bir anlaşmaya varıldı ve sınırlı bir geziye izin verdiler. Orada yapılan çalışmalar neticesinde epey eser gün yüzüne çıkarılmış ve müzeye kazandırılmış. Çalışmalar devam ettikçe de yeni eserler bulunmaya devam ettiğini söyledi yetkililer. Orada fazla kalamadık zira hem sınırlı bir izin vardı hem de cumanın vakti gelmişti. Hemen İznik Küçük Ayasofya Camiine geçtik. Bugün sürprizler bizi takip etti nedense. Almanya'nın Hessen eyaletinin Başbakanı Volker Bouffier, beraberindeki 50 kişilik iş adamı heyeti ile oradaydı ve biz camiye yaklaşamadık. Otobüsümüzü uygun bir yere bırakıp Cuma vaktine kadar etraftaki çini fırınlarının kalıntılarını gezdik. Burada yer alan bir çini ustasının ayaküstü yaptığı küçük bir tanıtımı da izleme fırsatı doğmuş oldu böylece. Bize çininin tarihini şekillerini ve tarih içinde büründüğü kisveleri tanıttı. Bize hem de Kütahyalılara… İznik bir tarihçi için yahut bir meraklı için bulunmaz bir hazine zira nereye giderseniz gidin tarihin bir yerine temas ediyorsunuz. Nihayet Cuma vaktinde Küçük Ayasofya Camiine indik. Daha önce ibadete açıldığına dair bir haber okuduğumu da hatırlayınca tarihin bu nadide eserini kendi gözlerimle görebileceğim için heyecanlıydım. 1331 yılında Orhan Gazi Han tarafından camiye çevrilmiş burası. Bir ara Mimar Sinan tarafından küçük değişiklikler yapılmış ve 700 yıllık cami. Daha öncesi 4. Ve 8. Yüzyıllara kadar tarihlendiriliyor tarihçiler arasında. İbadete açılmasına açılmış ancak henüz çok az bir kısmında ve geçici yapılmış sekiler üzerinde namaz kılınabiliyor ve etraf tam olarak düzenlenmemiş. O haliyle orada bulunmak bile çok ayrı bir hava kattı doğrusu ruhumuza. Tarihi hissetmek böyle bir şey olsa gerek.
Namaz çıkışı şehir dışındaki surları da görme fırsatımız oldu. Surlar sağlam olarak ayakta duruyor çoğunlukla. Şehrin giriş kapıları ve bazı geçit yerleri henüz kullanılıyor ve gayet diri bir manzarası var. Bu arada müze ziyaretimiz de gayet olumlu geçti. Bizim kurmayı planladığımız Kent Müzesi ile buranın kıyaslanması elbette doğru değil. Ancak bir fikir edinme babında mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Buradan yolu geçmiyorsa bir insanın mutlaka yolu uzatmalı ve İznik’in görülecek yerlerini görmeli. Hatta öyle ki burası insanda yerleşme isteği bile uyandırabiliyor. İznik Müzesi Nilüfer Hatun İmaretinde bulunuyor. 1338 yılında 1. Murat annesi Nilüfer Hatun anısına inşa ettirmiş. Kendi döneminde imarethane olarak kullanılmış. Cumhuriyet döneminde depo olarak kullanılmış ve 1960 yılında müze olarak hizmete açılmış. Çini ve keramik yanında bilimsel kazılarda elde edilen eserler sergileniyor. Özellikle İznik çinisi ve fırınlarına önem verdiklerini gördüm. Müzeye girişimizde de küçük engeller bizi karşıladı ancak azmin elinden kurtulan olmamış biliyorsunuz. Buradan edindiğim izlenime göre ilçemize kurmayı planladığımız kent müzesi için yapılabilecek veya örnek alınabilecek şeyler vardır ve zaten komisyon üyeleri bunları dikkatle incelediler ve not aldılar bir kısmını.
Bursa yolu…
Planlarımız arasında Bursa Kent Müzesi ikinci sıradaydı ve hemen Bursa’ya doğru yola koyulduk. Bursa Kent Müzesi epey köklü bir kuruluş havasında. Müze eski olmasa bile müzede bulunan eserler bu havayı veriyor. 2004 yılında şimdiki bulunduğu binada ziyarete açılmış. 3 katlı ve her katında ayrı bir tema ile eserler sergileniyor. 1 Katta geçmişten günümüze Bursa teması ile Bursa’ya ait ne varsa itina ile sunulmuş. Bodrum katta el sanatları teması daha ön planda. Her bir meslek için neredeyse capcanlı alanlar oluşturulmuş ve siz o anı yaşama imkanı buluyorsunuz. Geçmişin meslekleri öyle canlı ki örneğin bir kunduracının önünde durup ayakkabılarınızı tamir ettirebilecekmişsiniz gibi hissediyorsunuz. Bu eserler gönüllüler tarafından bağışlanmış çokça. Bazıları satın alınmış. Köklü ve ayrıntılı bir çalışma ile çok sayıda eser bir araya getirilmiş müzede. Zemin katta sizi uygarlıklar tarihi içinde bir Bursa karşılıyor. Özellikle balmumu heykeller içinde tarihi şahsiyetlerle karşılaşmak heyecan verici bir deneyim. Bir müzede olmasını umduğunuz eserler ziyadesiyle var orada. Gezi farkında olmadan bizi ölesiye yoracak kadar şahane oldu. Müze turu bitip de çınarların altına oturunca farkına vardık yorulduğumuzun. Bursa Kent Müzesi düzenlemesine dair pek çok ayrıntıyı komisyon üyeleri not aldılar. Bir kent müzesinin neleri nasıl ve hangi şartlarda ihtiva edebileceği nerelerden nasıl temin edilebileceği üzerine sağlam bir fikir edindiğimizi söyleyebilirim. Hemen sonrasında Yeşil Türbe ve Yeşil Camii ziyareti ile Bursa ayağındaki turumuzu da tamamladık. Bizim için asıl önemli gezi olan İnegöl gezisi için yola çıkmaya hazırdık. İnegöl Kent Müzesi için söylenenleri daha önceden duymuştuk ve doğrusu bu söylentileri hak edip etmediğini merak ediyorduk.
Son durak İnegöl…
İnegöl Kent Müzesi ziyaretimiz de önceden planlanmıştı ve yetkililer bizi bekliyorlardı. Şimdi aslında bir ilçenin kent müzesine sahip olabilmesinin ipucu buranın adında yatıyordu. O zaman tam adıyla analım: İnegöl Belediyesi Kent Müzesi. Burası belediyenin öncülüğünde 2005 yılında planlanmaya başlanmış ve çalışmalar neticesinde 2009 yılında açılışı yapılmış.  Müze binası için 150 yıllık olduğu tahmin edilen eski belediye binası tahsis edilmiş ve iyi de edilmiş. Şahane bir yapı ile karşılaştık girer girmez. Doğrusu müze ruhunu tam anlamıyla yansıtabilecek bir bina seçimi yapılmış. Restore edilmiş baştan aşağı ve yeniden kazandırılmış. Burada bulunan materyaller ilçe merkezi ve köylerden hummalı bir çalışma sonucunda toplanmış. Her biri ayrı bir değer ve hazine kıymeti ihtiva eden eserler sahiden insanı yakın ve uzak geçmişe çekip götürebilecek kuvvette. Elbette bundan sunumun da çok büyük bir rolü var. Belki de her şey sunumda düğümleniyor. Özel dizayn edilmiş pek çok yapı var. Eserler kuru kuruya sergilenmiyor. Bilgi notları ve duvardan duvara eser ve tarihle ilgili bilgiler önemli yer tutuyor. Bir kent müzesi özellikle bilimsel kazılardan elde edilecek yahur elde edilmiş malzemelerle kurulamayacaksa tama olarak İnegöl’deki gibi kurulabilir. Bursa iyi örnek demiştik evet ama burası kendi ilçemiz için ayakları yere basan daha uygulanabilir bir örnek olarak karşımızda duruyor. Bir tarih öğretmeni bize müzeyi gezdirdi ve onun anlatımlarından bu konuda ne kadar duyarlı ve bilgili olduğunu gördük. Bir de gönlünü bu işe kaptırmış birilerinin neler yapabileceğine şahit olduk. Komisyon üyelerinin gözlerinde yorgunluk izlerinden başka, evet bunları biz de çok rahatlıkla yapabiliriz ve elbette bizim de büyük bir hazinemiz var, bu hazineyi biz de buna benzer hatta daha da güzel bir şekilde bir kent müzesine dönüştürebiliriz, düşüncelerinin parlaklığı okunabiliyordu.  Burası İnegöl’e sadece kuru bir müze olarak değer katmıyor. Emin olun orada bir müzenin olması şehrin ruhunu adeta yeniden inşa etmiş. Orası artık İnegöl için vazgeçilemez bir yer haline gelmiş. Her şeyiyle ilçelerini orada toplamışlar desek abartmış olmayız. Gelecek nesiller için değil sadece şimdiki nesil için bile büyük bir kültür hazinesine dönüşmüş durumda müze. Turistik bir öge olarak bakarsanız müzeye sadece kuru bir geçmiş görürsünüz. Bu duyguyu bilirim. Uzak kuru bir tarihtir önünüzdeki. Bu duyguyu hallaç pamuğu gibi atan ve adeta gözünüzün önünde resmi geçit yaparcasına canlı bir nehir gibi akıyor burada tarih. Müze sadece müze değilmiş burada anladım. Bize dönüp baktığımda da ne çok şeyden mahrum olduğumuzu gördüm Tavşanlı’mızda bir müze eksikliği ile. Sahiden yaşayan bir müze kurmak çok uzak bir hayal değilmiş bunu anladım. Daha önce de belirtmiştim, komisyon üyeleri buralara dair pek çok not aldılar ve sonraki toplantılarda bunlar değerlendirildi. Bu değerlendirmeler sonucunda bu fikrin uygulanabilirliğinin olduğu görüldü. Bu komisyon bu işe en azından bir ilk adım olarak bile katkıda bulunabilirse, muharrik motoru işlevi görebilirse Tavşanlı’ya ne büyük bir hazine kazandırmış olabileceğini tahmin bile edemezsiniz.
Sonuç olarak komisyonumuzun bu geziden elde ettiği büyük geliri Tavşanlı ile paylaşacağını ve ileriki günlerde büyük fikri yatırımları yapmaya başlayacağını düşünüyorum. Ben öyle inanıyorum ki, şimdiden “Hayırlı olsun.” Bile diyebilirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder