gezi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gezi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ocak 2024

ÇALINMIŞ BİR KÖY; KIZILBÜK

ÇALINMIŞ BİR KÖY; KIZILBÜK

KIZILBÜK, BİR GARİP TECELLİ
Kızılbük Köyüne gitmeye karar verdik ve o gün gittik. (4.12.2009)
Kızılbük Köyünü buralardan birine tarif etmeniz gerekirse illaki Değirmisaz adını kullanmak zorunda kalıyorsunuz ki, bu bana çok tuhaf geldi hep. Neden böyle? Daha doğru olan soru şu olmalı: Niçin Değirmisaz Köyü Kızılbük Köyünün hakkını gasp etmiştir?
Ne demeye çalıştığımı ilerleyen satırlarda daha iyi anlayacaksınız. Kızılbük Köyünde ülkemizin tamamında bilinen bir kömür işletmesi vardı desem kimse bilmez. Değirmisaz kömüründen bahsetsem hemen bilirsiniz. İlginç olan şu ki aslında bütünüyle kömürün bulunduğu saha ve harabeye çevrilen yer Kızılbük Köyüdür. Kömür işletmesinin adı ve kömürün adı ise Değirmisaz Köyüne nispet edilmiştir. Sizce neden? Bana kalırsa 1928-1931 yılları arasında oradan geçen tren yolu ve oradaki istasyonun adı bu konuda çok etkili olmuştur. Aşağıdaki belgeye bakalım.
(Bütün belgelerde kömürün yeri olarak Kızılbük gösterilmektedir.)
(KARARNAME

27 Şubat 2014

Mağrip -Türk Kültür ve Ekonomi Forumu TUNUS

Forumla ilgili fotoğraflara şuradan ulaşabilirsiniz: FOTOĞRAFLAR
Gözlem notları daha sonra yayınlanacaktır. 


11 Aralık 2012

İznik, Bursa, İnegöl Komisyon Gezisi



  İznik, Bursa, İnegöl Komisyon Gezisi
Mustafa Uysal
Tavşanlı Tarih ve Kültür Araştırmaları Komisyonu çalışmaları çerçevesinde, toplantılarda da sürekli gündem olan bir kent müzesi kurulması için proje aşamasına henüz gelinmemiş olsa bile adımlar daha önce atılmış ve bu çerçevede bir ekip İnegöl Kent Müzesi ziyareti yapmıştı. Üzerinden zaman geçmiş olması ve sınırlı sayıda katılım olması dahası komisyon üyelerinin daha geniş bir inceleme zemini bulabilmesi adına yeniden bir müze gezisi planlandı toplantıda. Bu kez komisyon üyelerinin hemen tamamına yakınının katılımı ile geniş bir çevrede ziyaretler yapılacak ve inceleme sonucunda ne yapabileceğimizi daha iyi görme fırsatı elde edecektik.
4 Nisan 2012… Nihayet planlanan gün geldi ve komisyon için tahsis edilen araçla sabah erken saatte yola çıktık. Bazı üyelerimiz mazeretleri olduğu için katılamadılar ancak çoğunluk sağlanmış ve sabahın güzel saatleri bizi yola çağırıyordu. Otobüsümüz bizi doğrudan Domaniç yollarına ulaştırdı.
İlk hedefimiz İznik olduğu

28 Mayıs 2012

İZAYDAŞ GEZİSİ VE TEHLİKELİ ATIK MESELESİ



İZAYDAŞ GEZİSİ VE TEHLİKELİ ATIK MESELESİ
Mustafa Uysal
Biliyorsunuz ilçemizde kurulması planlanan bir tesis var. MSG Enerji, Tehlikeli Atık Yakma Tesisi planlıyor Çobanköy yanında. Bu tesisle ilgili pek çok şey konuşuldu, tartışıldı hatta kavgası devam ediyor. Ne olduğunu zaten görüyorsunuz gerisini yazmaya gerek yok. Kimi muhalif kimi taraftar ve çok büyük bir kısım güya tarafsız.
Bu konuda ben de bir şeyler söyledim bu yüzden kendimi sorumlu hissediyorum. O yüzden gazeteden böyle bir araştırma gezisi fikri geldiğinde hemen kabul ettim. Nihayetinde biz, Hali Oral, Alibey Aydın sürekli köyleri gezip bazı şeyleri not ediyor bir yerde raporluyorduk. 16 Mayıs 2012 günü bize iki de muhtarımız katıldı; Dedeler Mahallesi Muhtarı Yavuz Turan ve Durak Mahallesi Muhtarı Bilal Çırak. Yani İzaydaş’tan kimse bizi davet etmedi, MESS’ten kimse bizi oraya götürmedi. İkna edilmek için gitmedik.
O gün sabah erken saatlerde yola çıktık ve güzel bir yolculuktan sonra İzmit’e vardık. Sizce böyle mi olmuştur? Hayır, öncesinde

11 Ocak 2010

YAZI-TURA, KÖY-MAHALLE (KUMARI)

YAZI-TURA, KÖY-MAHALLE (KUMARI)
Kütahya Kumarı Köyü (Kumu arı) Mustafa Uysal

Kumarı Köyüne gitmeye karar verdiğimizde köyü internet yoluyla incelemeye çalıştım fakat çok fazla bilgi bulamadım. Öğrendim ki orası aslında Kütahya’nın bir mahallesidir. Bu bilginin ışığında düşündüm ki orası gittiğimiz diğer köylere benzemeyecek yani aslında köye bile gitmiyoruz. Kütahya merkeze bağlı bir mahalle yani, koca Kütahya Belediyesinin mahallesi. Üstelik bir de Kültür Bakanlığınca tescillenmiş 1000 yılını çoktan devirmiş meşhur kestane ağaçları var. Meşhur dediğime bakmayın internette adı çok yerde geçiyor sadece. Yani bütün bu bilgiler ışığında ben aslında gayet iyi şartlarda ve artık dışarıdan gelip gidenlerden bıkmış bir köyle karşılaşacağımızı düşünmüştüm.

07 Ocak 2010

SARUHANLAR KÖYÜ (TAHTA KAŞIKTAN EKMEK)

SARUHANLAR KÖYÜ
TAHTA KAŞIKTAN EKMEK
(Gediz/Saruhanlar Köyü Mustafa Uysal)
Köyün tamamının geçim kaynağı kaşık olan bir köye gider de nasıl heyecanlanmaz insan? İşte o gün (18.12.2009) heyecan içinde sabah yola çıktık. Alibey Aydın, Halil Oral ve ben artık köyleri her Cuma dolaşıyor sorunlarını, güzelliklerini, geçmişini, geleceğini velhasıl her şeyini kaleme almaya çalışıyoruz. Alibey Aydın aynı zamanda TRT televizyonunun Kütahya bölge muhabiri kamera ile kaydediyor TRT’de haber olabilecek şeyleri. Halil Oral köyün bütün ayrıntılarını not ediyor ve zaten okuyorsunuz hatta köyün türkülerini bile derliyor. Bu yönüyle tam arşivlik, ansiklopedik bir bilgi topluyor diyebilirim. Böyle bir ekiple köyleri dolaşmak ve samimi bir niyetle etrafımızı tanımak ve tanıtmak hoş bir duygu benim için.  

27 Aralık 2009

ÇALINMIŞ BİR KÖY; KIZILBÜK

ÇALINMIŞ BİR KÖY; KIZILBÜK
KIZILBÜK, BİR GARİP TECELLİ
Kızılbük Köyüne gitmeye karar verdik ve o gün gittik. (4.12.2009)
Kızılbük Köyünü buralardan birine tarif etmeniz gerekirse illaki Değirmisaz adını kullanmak zorunda kalıyorsunuz ki, bu bana çok tuhaf geldi hep. Neden böyle? Daha doğru olan soru şu olmalı: Niçin Değirmisaz Köyü Kızılbük Köyünün hakkını gasp etmiştir?
Ne demeye çalıştığımı ilerleyen satırlarda daha iyi anlayacaksınız. Kızılbük Köyünde ülkemizin tamamında bilinen bir kömür işletmesi vardı desem kimse bilmez. Değirmisaz kömüründen bahsetsem hemen bilirsiniz. İlginç olan şu ki aslında bütünüyle kömürün bulunduğu saha ve harabeye çevrilen yer Kızılbük Köyüdür. Kömür işletmesinin adı ve kömürün adı ise Değirmisaz Köyüne nispet edilmiştir. Sizce neden? Bana kalırsa 1928-1931 yılları arasında oradan geçen tren yolu ve oradaki istasyonun adı bu konuda çok etkili olmuştur. Aşağıdaki belgeye bakalım.

23 Kasım 2009

MEŞHUR KÜRECİ ELMASI



MEŞHUR KÜRECİ ELMASI VE ORGANİK ÜRÜNLER
Geçtiğimiz Cuma günü (20.11.2009) Emet'e bağlı Küreci Köyündeydik.
Gazetemizin sahibi Alibey Aydın ve yazar arkadaşlarımdan Halil Oral
Ağabeyle birlikte Küreci Köyünden olan Mehmet Aydoğan Beyin de
katılımıyla oraya gittik. Mehmet Aydoğan Bey daha öncesinde bize
Küreci Elmasından defaatla bahsetmiş ve artık Küreci Elmasının tekrar
eski günlerine dönmesi gerektiğini söylemişti. Biz de biraz araştırma
yapınca gördük ki Küreci Elması hakikaten bu yörede meşhur elma
çeşitlerinden biridir. Hatta Balıkesir'e kadar bu bölgede Küreci
Elması satılırmış. Köylüler elmalarını hayvanlarıyla, trenle ve o
dönemin çeşitli ulaşım araçlarıyla her yere götürüp satmışlar.
Çocukluğumdan hatırlıyorum iki elma bahçesi vardı dedemin ve o elma
ağaçlarından bazıları Küreci Elmasıydı. Onların tadı daha başkaydı.

02 Haziran 2008

BAKLA FESTİVALİ 2



BAKLA FESTİVALİ 2 (1. BAKLA FESTİVALİ İÇİN TIKLAYINIZ.)

İkincisini bekliyordum, beklediğim haber biraz geç geldi.

Bakla Ve Bahar Şenliğinden bahsediyorum.

Çaltılı köylülerinin hazırladığı şenlik... Geçen sene ilkini yapmışlardı. Bu yıl da ikincisini yaptılar. Muhtar dahil hepsini tebrik ediyorum. Muhtarı neden ayrıca dahil ettiğimi birazdan söylerim.

Şenlik haberini alır almaz radyo personeli ile olan piknik planımızı ona göre şekillendirdik. Şenliğe katılacak oradan da pikniğe geçecektik. Süslü ağabeyin minibüsüne binip yola koyulduk. Buradan çıkışımızda bizi yağmur karşıladı ama daha ileride yağmıyordu. Bulutlu güzel bir gün karşıladı bizi Çaltılı Köyünde. Bütün hazırlıklar yapılmıştı. Daha köyün girişinde bizi bayraklar ve şenlik yazıları karşıladı. Şenlik alanına giden yollar işaretlenmişti.

Şenlik alanına ulaştığımızda geçen seneki park alanının kullanılmadığını fark ettim bir sıkışıklık oldu doğrusu. Bizi bütün komite üyeleri candan karşıladı. Bu sıcak ilgi karşısında doğrusu utandım. Gelenlerin tamamını güzel sözlerle karşıladılar ve törelerine uygun olarak yedirip içirdiler, en güzel şekliyle ağırladılar. İlk yemek olarak ikram edilen keşkeği çok beğendiğimizi itiraf etmeliyim. Yöresine has bir tadı vardı.

Şenlik alanı bu yıl geçen yıla göre biraz daha az kalabalıktı. Bu yılki gecikmelerden dolayı oldu sanırım. Tanıtımlar falan tam yapılamamıştı. Neyse önemli bir virajı böylece geçmiş oldular. Üçüncü şenlik için daha bir istekli olacaklarını tahmin ediyorum. Artık “Geleneksel” ibaresi bile alabilirler birkaç yıl sonra. Daha da geniş katılımlı ve manalı olur şenlik. Bizi sevdiklerimizle bir araya getirmeleri bile şenliğin amacına ulaştığını gösteriyor.

Gelelim muhtara…

Organize heyetinin çoğunu tanıyorum, buradan tekrar her birine teşekkür ediyorum. Ellerinden gelenin daha fazlasını yaptıklarına inanıyorum. Bir köyde işlerin düzgün yürümesi için muhtarın tam desteğinin olması şart. Muhtar oranın en büyük amiridir. Seneye muhtarın tamamıyla organizenin içinde ve en büyük destekçisi olacağını umuyor ve bekliyorum. Sayın muhtarım, yapılan şeyler hep tarihe geçecek bunun içinde unutulmaz biri olarak var olmak istersiniz elbette. Lütfen biraz daha gayret! Bu şenlik ancak sizin gayretinizle daha gösterişli ve amacına daha yakın olur. Seneye inanıyorum ki şenliklere muhtarlık damgasını vuracaktır. İki yıldır muhtar Veli Oruç elinden geleni yaptı bundan sonrası için daha organize bir şenlik çıkacak karşımıza. Şimdiden Veli Beye kolaylıklar diliyorum.

Tavşanlı’nın şenliklere ilgisinin sınırlı kalması ayrı bir değerlendirme olacaktır sanırım. Protokol düzeyinde çok fazla ilgi görmedi şenlik. Kaymakam Beyin, belediye başkanımızın orada olmasını ve bu büyük köyün nasıl gayret içinde olduğunu görmesini isterdim. Gerçi Tavşanlı Belediyesi malzeme desteği verdi ama orada olmak daha başka.

Geçen yılki gibi yine bütün çevre köyler oradaydı. Oyunlar oynandı, yarışmalar tertip edildi, şarkılar söylendi, yenildi, içildi, eğlenildi… Çaltılı Köyüne ve emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum. Bu arada radyo personeli de hemen hemen tam kadro oradaydı. Dernek başkanı bir plaketle bizi onurlandırdı, sağ olsunlar. Radyomuz spikeri Nihat Mermer’in kısa sunumu da katılımcılar tarafından beğenilmiştir umarım. Seneye daha önceden haber verilirse belki bizim de bir katkımız olur şenliğe.

Elinize sağlık, bir köyün bir arada nasıl güzel işler başarabileceğini bir kez daha gösterdiniz.

27 Şubat 2008

Bakla Festivali

"BAKLACI" DEYINCE KIZAN ARKADASLAR BAKLA FESTIVALI YAPTI

Benim köyüme yakin bir köy Çaltılı Köyü. Balıköy'e yakın bir yer. Gidenler biliyor. 27 Mayıs 2007 Pazar günü arkadaşımla birlikte motosikletlerimize binip yola koyulduk. Harmancık yolu üzerinde, Deliktaş'tan dönünce bir yol var o yol üzerinden gidiyoruz. Ben ömrümde hiç sarhoş olmadım. Her bahar o esrikliği motosiklette ve dağ yollarında yaşarım. Kış boyunca da bu özlemle yaşarım. Çam ağaçlarının, ormanların içinden o güzelim yolda süzülürken bütün tüylerim ürperiyor ve kendimden geçiyorum. Yol üzerinde ne kadar insan varsa hepsine selam veriyorum. Yoldan uzakta, tarlalarda olanlar korna çalıyorum. Başım cezbe ile nahoş. Kıvrımlı yollarda baharın ılık rüzgârını sinemde hissettikçe kalbim yerinden oynuyor. Yahu cennet bu, diye naralar atıyorum. Arkadaşıma yanaşıp bağırıyorum, cennet iste tam buralarda bir yerde!

Festivali düzenleyenleri kastederek söylemiyorum, ben yasta olanları kastediyorum. Çaltılılı arkadaşlarım oldu. Onlarla dalga geçerdik, kızdıkları için tabi, baklacı derdik onlara. Çok kızarlardı. Onlar da bizim köyden kasıtla "Kabakçı" derlerdi bize. Ne günlerdi... Ninem Çaltılı köyünden. Dağ yolu kestirme olduğundan oradan yürüyerek giderdik. Elimden tutar götürürdü beni. Akrabalarını ziyaret ederdik. Her gittiğimde küçük köyler görmeye alışık gözlerim şaşkınlığa uğrardı. Yeni insanlar görmek utandırırdı beni. Akrabalarımı görmek şaşırtıcı olurdu. Ayni Çaltılı köylülerinin kullandığı takkeler gibi uzun ve desenli bir de takkem vardı. Küçüklüğümde Tunçbilek'te oturmuştuk bir dönem. Orada bana Kızılderili derlerdi takkemin desenleri ve garip sivri seklinden dolayı. Çaltılı Köyünde şimdilerde sık görmeseniz de hala var o takkelerden.

Sizi gidi baklacılar sizi... Belde belediyelerinin bile beceremediği organizasyonu o köy becerdi. Kıskanmamak elde mi? Çaltılı köyünün sitesinden (http://caltilikoyu.sitemynet.com/foto/index.htm) festival hazırlıklarının hepsini okudum. Satır satır kaleme almışlar. Neler yaptıklarını hangi zorluklara şahit olduklarını, Birkaç kişinin nasıl bir fedakârlıkla bu işi omuzladığını gördüm. Bu nedir simdi? Ne mi, memleket sevdası iste. Kocaman bir yürek ve o yüreğe dar gelen memleket sevdası. Bu adamlar köylerini seviyorlar, memleketlerini, ülkelerini seviyorlar. Doğduğu yeri seven, vatanını seven insanların azmi bu. Başka ne olsun? Bir edebiyatçının kaleminden festival izlenimi okuyunca abarttığımı, yazımı süslemek için böyle duygusal yaklaşımlarda bulunduğumu, okuyucuyu kışkırtacak cümleler kurduğumu düşünüyor olabilirsiniz. Siz bilirsiniz. Doğduğum topraklara yaklaşırken tüylerim ürpermiştir hep. Kokusu beni çocukluğumun cennetine götürmüştür. O adamların da bunu hissettiklerini düşünüyorum. İnsan memleketini sevmez mi? Vizontele filminde belediye başkanı o kupkuru tas toprak olan kasabası için neler konuşmuştu? O güzel insan Mekke'den çıkarken neler düşünmüştü? Kupkuru Mekke'den. İnsanların memleket sevdası hep yüreğimi yerinden oynatmıştır.

Motosikletlerimizle köye girdiğimizde bizi gençler karşıladı. Araçlarımıza festival çıkartmaları yapıştırdılar. Yolu gösterdiler. Festival alanına kadar köyün içinden geçtik. Araçlarımızı park edip kalabalığa katildik, yemeğimizi yedik. Yüzlerce tanıdığımı görüp selamlaştım. Eski arkadaşlarımı görmenin mutluluğunu tattım. Civar köylerin neredeyse hepsi oradaydı. Kimi görsek eskiye akıp gidiyorduk. Festival programı falan inanın pek umurumda değildi. Önemli olan o topraklar ve o toprakların insanları. Festival programını tam olarak takip ettiğimi söyleyemem. O, isin bahanesi bana göre. Meydanda gösteriler olurken biz eski dostlarla muhabbet ettik. Yeniden görüşmenin tadını çıkardık. Sebep olan festival komitesine teşekkürü borç bilirim.

Bir de meydana kurdukları adini bilmediğim ama babamın dediğine göre "Cungurdeş" adındaki şeye bindik. Ortada iki metrelik bir direk ve onun üzerinde telefon direğinden biraz uzunda bir ağaç. İki kenarında tutunacak yerler var. Karninizi dayıyorsunuz, tutunuyorsunuz ve dönerek uçmaya başlıyorsunuz. Bir nevi tahterevalli gibi bir şey. Karşımdaki benden ağır olunca ayaklarım yere hiç değmedi tabi. Festival alanı neşe doluydu. Seyyar tezgâhlar, balon dağıtanlar, şapka dağıtanlar, yemek, ayran dağıtanlar, koşuşturan çocuklar, telaşlı insanlar ve çok sıcak bir hava. Ne gündü ama!

Alandaki gösterileri izlerken çimenlerin üzerinde ayakkabılarımı çıkartarak bekledim. Toprak beni hissetsin istedim. Ben de onu hissedeyim. İşe bakin her beş dakikada bir ayakkabılarım kayboldu. Öylece ortalıkta ayakkabı arandım festival boyunca. Çalındı mı? Yok canim daha neler? Muzip arkadaş mı yok, her yerdeler sağ olsunlar. Şayet o gün festival alanında çoraplı bir adamın saf saf gezindiğini görmüşseniz o bendim iste.

Çaltılı köyü ilginç bir yer. Türkiye'nin her yerinde Çaltılılı bulmak mümkün. Festivali düzenleyenler de zaten çoğu köy dışında ya memuriyette ya da başka islerde çalışanlardandı. Köyün desteğini azımsadığım için söylemiyorum dışarıda ne çok okumuş, kendini geliştirmiş, önemli vazifeler ifa eden, devletin önemli kademelerinde görev yapan insanlarının olduğundan dem vuruyorum. O insanlar dışarıda olunca, gözden ırak olan gönülden ırak olur, dememişler. İşe bakin kimin aklına gelir bir köyde festival olacağı? Bu birincisi devamı nasıl olacak merak ediyorum. Daha birincisinde göz dolduran bir festivale imza attılar. İnşallah ikincisi ve daha nicelerini planlar ve hayata geçirirler. Heyecanla bekliyorum.

Festivalden önce cuma günü Ahmet Uluçay ağabeyin filmini köy meydanında halka izletti komite. Bizzat Ahmet ağabey ve oyuncularla birlikte ben de, dış kapının mandalı babında katildim. Sinema köyün orta yerindeydi yani. Tepecik kasabasının yapamadığını Çaltılı yaptı.

Son olarak sunu ilave etmek lazım, insan doğduğu toprakları sever, demiştik ya. Aynı zamanda kıskanır da. Aslen Balıköy'lü değilim. Köyümün adi: Kadıköy. Üç köy birleşip belediye oldu ve benim köyümün adi Kadı Mahallesi oldu. Olsun varsın. Bundan bana ne? Kim sorarsa sorun ben Kadı Mahallesi demiyorum. Olur mu canim, varlığımın bir parçasını nasıl yeniden adlandırır ve öyle yasamaya alışırım, reva mı bu?

Mustafa Uysal

12 Kasım 2007

DURSUNBEY TAVŞANLI ARASINDA BİR GÜN


Tren yolculuğu uzun sürüyor. Otobüs işlediğini de sanmıyorum. Harmancık üzerinden giderseniz olabilir. Onun için de epey zahmete katlanmanız gerekiyor. Dursunbey Tavşanlı için uzak bir diyar bana göre. Onca yolu –kendi aracınız olsa bile- gidip gelmek çok yorucu. Ağustosta iseniz Dursunbey bunaltıcı bir yer. Tavşanlı’ya göre daha sıcak kalıyor. Trenle gittiğime göre oradan başlamalıyım…
Tavşanlı’dan hareket ettikten biraz sonra birçok Dursunbeyli ile aynı trende olduğumuzu fark ettim. Bildiğim kadarıyla Tavşanlı’da ikamet eden epey Dursunbeyli var. Onlardan bazılarıyla da tanışıyoruz. Dursunbey istasyonuna iner inmez sizi bir sürpriz karşılıyor. Sürpriz şu: Aaa, Dursunbey falan yok ortada! Köy görünümlü bir yerde trenden iniyorsunuz ve epey şaşkınlık yaşıyorsunuz ilk defa gidiyorsanız. Etrafa bakınırken belediye otobüsü ve taksileri görüyorsunuz. Hemen istasyonun yukarısında sizi bekliyorlar. Belediye her tren saatine özellikle otobüs gönderiyormuş, şu yirmi bir kişilik olan otobüslerden. Otobüs doldu ve taksiler de hareket ettiler. Yukarı doğru tırmanmaya başladık. Yeşil alanlar görüyorum, adlarını bilmedim çeşitli ağaçlar var. Bizim buralardaki gibi hep çam ağaçlarıyla kaplı değil ormanları. Onca sıcağa rağmen tepelerdeki tarlalarda bile sulama yapılabildiğini görmek bana ilginç geldi.