27 Şubat 2008

Bakla Festivali

"BAKLACI" DEYINCE KIZAN ARKADASLAR BAKLA FESTIVALI YAPTI

Benim köyüme yakin bir köy Çaltılı Köyü. Balıköy'e yakın bir yer. Gidenler biliyor. 27 Mayıs 2007 Pazar günü arkadaşımla birlikte motosikletlerimize binip yola koyulduk. Harmancık yolu üzerinde, Deliktaş'tan dönünce bir yol var o yol üzerinden gidiyoruz. Ben ömrümde hiç sarhoş olmadım. Her bahar o esrikliği motosiklette ve dağ yollarında yaşarım. Kış boyunca da bu özlemle yaşarım. Çam ağaçlarının, ormanların içinden o güzelim yolda süzülürken bütün tüylerim ürperiyor ve kendimden geçiyorum. Yol üzerinde ne kadar insan varsa hepsine selam veriyorum. Yoldan uzakta, tarlalarda olanlar korna çalıyorum. Başım cezbe ile nahoş. Kıvrımlı yollarda baharın ılık rüzgârını sinemde hissettikçe kalbim yerinden oynuyor. Yahu cennet bu, diye naralar atıyorum. Arkadaşıma yanaşıp bağırıyorum, cennet iste tam buralarda bir yerde!

Festivali düzenleyenleri kastederek söylemiyorum, ben yasta olanları kastediyorum. Çaltılılı arkadaşlarım oldu. Onlarla dalga geçerdik, kızdıkları için tabi, baklacı derdik onlara. Çok kızarlardı. Onlar da bizim köyden kasıtla "Kabakçı" derlerdi bize. Ne günlerdi... Ninem Çaltılı köyünden. Dağ yolu kestirme olduğundan oradan yürüyerek giderdik. Elimden tutar götürürdü beni. Akrabalarını ziyaret ederdik. Her gittiğimde küçük köyler görmeye alışık gözlerim şaşkınlığa uğrardı. Yeni insanlar görmek utandırırdı beni. Akrabalarımı görmek şaşırtıcı olurdu. Ayni Çaltılı köylülerinin kullandığı takkeler gibi uzun ve desenli bir de takkem vardı. Küçüklüğümde Tunçbilek'te oturmuştuk bir dönem. Orada bana Kızılderili derlerdi takkemin desenleri ve garip sivri seklinden dolayı. Çaltılı Köyünde şimdilerde sık görmeseniz de hala var o takkelerden.

Sizi gidi baklacılar sizi... Belde belediyelerinin bile beceremediği organizasyonu o köy becerdi. Kıskanmamak elde mi? Çaltılı köyünün sitesinden (http://caltilikoyu.sitemynet.com/foto/index.htm) festival hazırlıklarının hepsini okudum. Satır satır kaleme almışlar. Neler yaptıklarını hangi zorluklara şahit olduklarını, Birkaç kişinin nasıl bir fedakârlıkla bu işi omuzladığını gördüm. Bu nedir simdi? Ne mi, memleket sevdası iste. Kocaman bir yürek ve o yüreğe dar gelen memleket sevdası. Bu adamlar köylerini seviyorlar, memleketlerini, ülkelerini seviyorlar. Doğduğu yeri seven, vatanını seven insanların azmi bu. Başka ne olsun? Bir edebiyatçının kaleminden festival izlenimi okuyunca abarttığımı, yazımı süslemek için böyle duygusal yaklaşımlarda bulunduğumu, okuyucuyu kışkırtacak cümleler kurduğumu düşünüyor olabilirsiniz. Siz bilirsiniz. Doğduğum topraklara yaklaşırken tüylerim ürpermiştir hep. Kokusu beni çocukluğumun cennetine götürmüştür. O adamların da bunu hissettiklerini düşünüyorum. İnsan memleketini sevmez mi? Vizontele filminde belediye başkanı o kupkuru tas toprak olan kasabası için neler konuşmuştu? O güzel insan Mekke'den çıkarken neler düşünmüştü? Kupkuru Mekke'den. İnsanların memleket sevdası hep yüreğimi yerinden oynatmıştır.

Motosikletlerimizle köye girdiğimizde bizi gençler karşıladı. Araçlarımıza festival çıkartmaları yapıştırdılar. Yolu gösterdiler. Festival alanına kadar köyün içinden geçtik. Araçlarımızı park edip kalabalığa katildik, yemeğimizi yedik. Yüzlerce tanıdığımı görüp selamlaştım. Eski arkadaşlarımı görmenin mutluluğunu tattım. Civar köylerin neredeyse hepsi oradaydı. Kimi görsek eskiye akıp gidiyorduk. Festival programı falan inanın pek umurumda değildi. Önemli olan o topraklar ve o toprakların insanları. Festival programını tam olarak takip ettiğimi söyleyemem. O, isin bahanesi bana göre. Meydanda gösteriler olurken biz eski dostlarla muhabbet ettik. Yeniden görüşmenin tadını çıkardık. Sebep olan festival komitesine teşekkürü borç bilirim.

Bir de meydana kurdukları adini bilmediğim ama babamın dediğine göre "Cungurdeş" adındaki şeye bindik. Ortada iki metrelik bir direk ve onun üzerinde telefon direğinden biraz uzunda bir ağaç. İki kenarında tutunacak yerler var. Karninizi dayıyorsunuz, tutunuyorsunuz ve dönerek uçmaya başlıyorsunuz. Bir nevi tahterevalli gibi bir şey. Karşımdaki benden ağır olunca ayaklarım yere hiç değmedi tabi. Festival alanı neşe doluydu. Seyyar tezgâhlar, balon dağıtanlar, şapka dağıtanlar, yemek, ayran dağıtanlar, koşuşturan çocuklar, telaşlı insanlar ve çok sıcak bir hava. Ne gündü ama!

Alandaki gösterileri izlerken çimenlerin üzerinde ayakkabılarımı çıkartarak bekledim. Toprak beni hissetsin istedim. Ben de onu hissedeyim. İşe bakin her beş dakikada bir ayakkabılarım kayboldu. Öylece ortalıkta ayakkabı arandım festival boyunca. Çalındı mı? Yok canim daha neler? Muzip arkadaş mı yok, her yerdeler sağ olsunlar. Şayet o gün festival alanında çoraplı bir adamın saf saf gezindiğini görmüşseniz o bendim iste.

Çaltılı köyü ilginç bir yer. Türkiye'nin her yerinde Çaltılılı bulmak mümkün. Festivali düzenleyenler de zaten çoğu köy dışında ya memuriyette ya da başka islerde çalışanlardandı. Köyün desteğini azımsadığım için söylemiyorum dışarıda ne çok okumuş, kendini geliştirmiş, önemli vazifeler ifa eden, devletin önemli kademelerinde görev yapan insanlarının olduğundan dem vuruyorum. O insanlar dışarıda olunca, gözden ırak olan gönülden ırak olur, dememişler. İşe bakin kimin aklına gelir bir köyde festival olacağı? Bu birincisi devamı nasıl olacak merak ediyorum. Daha birincisinde göz dolduran bir festivale imza attılar. İnşallah ikincisi ve daha nicelerini planlar ve hayata geçirirler. Heyecanla bekliyorum.

Festivalden önce cuma günü Ahmet Uluçay ağabeyin filmini köy meydanında halka izletti komite. Bizzat Ahmet ağabey ve oyuncularla birlikte ben de, dış kapının mandalı babında katildim. Sinema köyün orta yerindeydi yani. Tepecik kasabasının yapamadığını Çaltılı yaptı.

Son olarak sunu ilave etmek lazım, insan doğduğu toprakları sever, demiştik ya. Aynı zamanda kıskanır da. Aslen Balıköy'lü değilim. Köyümün adi: Kadıköy. Üç köy birleşip belediye oldu ve benim köyümün adi Kadı Mahallesi oldu. Olsun varsın. Bundan bana ne? Kim sorarsa sorun ben Kadı Mahallesi demiyorum. Olur mu canim, varlığımın bir parçasını nasıl yeniden adlandırır ve öyle yasamaya alışırım, reva mı bu?

Mustafa Uysal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder